Kitabı okumuş gibi konuşuyor.
- He talks like he'd already read the book.
Nancy, bu kitabı okumuş olamaz.
- Nancy cannot have read this book.
İngiliz edebiyatında çok bilgilidir.
- He is well read in English literature.
Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
- To understand it, you have only to read this book.
Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
- You have only to read this article to see how serious the accident was.
Bu, incili ilk kez okuyuşum.
- This is the first time for me to read the Bible.
Bu kitabı her okuyuşumda yeni bir şey keşfediyorum.
- Every time I read this book, I discover something new.
And when he finishes supper / Planning to have a read at the evening paper / It's Put a screw in this wall - / He has no time at all.