Sana tavsiye verecek konumda değilim.
- I'm not in a position to give you advice.
Senin konumunu mükemmel şekilde anlıyorum.
- I understand your position perfectly.
Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.
- Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split.
Tom durumunu netleştirdi.
- Tom made his position clear.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
O, firmada önemli bir konumu işgal eder.
- He occupies a prominent position in the firm.
Hükümet konağında iyi bir işi var.
- He has a good position in a government office.
Takım yıldızları gökyüzündeki yıldızların konumlarını tanımaya yardım etmek için faydalı bir yol olabilir.
- Constellations can be a useful way to help identify positions of stars in the sky.
Kendini benim yerime koy.
- Put yourself in my position.
Yerimde olsan ne yaparsın?
- What would you do if you were in my position?
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.