a place, location

listen to the pronunciation of a place, location
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a place, location в Английский Язык Турецкий язык словарь

position
konum

Senin konumunu mükemmel şekilde anlıyorum. - I understand your position perfectly.

Ben şimdi size yardım edecek konumda değilim. - I am not now in a position to help you.

position
{i} durum

Onu tartışacak durumda değilim. - I'm not in a position to discuss that.

Tom durumunu netleştirdi. - Tom made his position clear.

position
(Kanun) yargı
position
pozisyonlandırmak
position
(Ticaret) kişisel görüş

Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti. - The president stated his position on the issue.

position
yerini belirlemek
position
hal

Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu. - My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.

position

CEO'nun işbirliği yapma konusundaki isteksizliği bizi zor duruma soktu. - The CEO's unwillingness to cooperate put us in a difficult position.

Hükümet konağında iyi bir işi var. - He has a good position in a government office.

position
memuriyet
position
{f} konumla

Takım yıldızları gökyüzündeki yıldızların konumlarını tanımaya yardım etmek için faydalı bir yol olabilir. - Constellations can be a useful way to help identify positions of stars in the sky.

place, location
mevki
position
{i} yer

Kendini benim yerime koy. - Put yourself in my position.

Bütün oyuncular yerlerindeydi. - All the players were in position.

position
{i} duruş
position
{i} fikir
position
(fiil) yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek
position
{f} koymak
position
{i} görüş

Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti. - The president stated his position on the issue.

position
{i} statü
Английский Язык - Английский Язык
position
place, location
{i} locus
place, location
venue
a place, location
Избранное