O gürültüye katlanamam.
- I can't stand that noise.
Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Gürültü ve ses arasındaki farkı kim çevirebilir?
- Who can translate the difference between noise and sound?
Çorbanızı içerken ses çıkartmayınız.
- Don't make noises when you eat soup.
Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı.
- Much to my surprise, the door opened noiselessly.
Çocuklara sessiz kalmalarını emrettim, ama onlar gürültü yapmaya devam ettiler.
- I ordered the children to stay quiet, but they kept on making noise.
Gürültü çalışmamı engelledi.
- Noises interfered with my studying.
Lütfen gürültüyü engeller misin?
- Would you please keep the noise down?
He knew that it was trash day, when the garbage collectors made all the noise.
He noised about that he wanted the promotion, unwilling to ask for it but wanting it to be talked about.
... Let's talk about noise reduction. ...
... We talk about potential noise [INAUDIBLE] ...