Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about the weather.
Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Onlar geç saatlere kadar oturup sohbet ettiler.
- They stayed up late talking.
Bir fincan kahve içerken sohbet ettik.
- We talked over a cup of coffee.
Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
Ders saat 8'de başlar.
- The lecture starts at 8 o' clock.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Konuşurken lafımı bölme.
- Don't interrupt me while I'm talking.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
- Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
- The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
Onun konferansları çok uzun.
- His lectures are very long.
Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.
- The group was planning a bull session to talk about the upcoming party.
Hiç kimse bu konu hakkında konuşmak istemedi.
- No one wanted to talk about it.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- I will lecture on literature.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
- The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak.
- Peace talks will begin next week.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
- The peace talks ended in failure.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
- I just love the way Tom talks.
Onun konuşma biçimini seviyor.
- He likes the way she talks.
Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz?
- Don't you just hate unorganized lecturers?
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.
O, şehrin dedikodusuydu.
- He was the talk of the town.
Tom şehrin dedikodusuydu.
- Tom was the talk of the town.
Biz seninle görüşmek istiyoruz.
- We want to talk to you.
... prestigious lecture, which actually mentioned you. ...
... a lecture that I had given to the American Economic Association when I was the United ...