Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
Onlar tuşları aşağı yukarı hareket ettirdiler.
- They moved up and down the keys.
Tom bilgisayar klavyesindeki bir tuşa bastı.
- Tom pressed a key on the computer keyboard.
O perdede bu şarkıyı söylemek benim için zor olacak.
- It'll be difficult for me to sing this song in that key.
Bu şarkıyı o perdede söyleyemem.
- I can't sing this song in that key.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
- Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
- Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.
- The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.
Bir dil milyonların anahtarıdır.
- A language is a key to the heart of millions.
Bu anahtar neyi açar?
- What does this key unlock?
O anahtar bu çekmeceyi açar mı?
- Will that key unlock this drawer?
Kapıyı kilitlemek istedim ama anahtarı kaybettim.
- I wanted to lock the door, but I'd lost the key.
Araba anahtarlarımı unuttum.
- I have left my car keys behind.
Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
Tom onların onu kilitlemelerinden ve anahtarı atmalarından korkuyordu.
- Tom was afraid that they'd lock him up and throw away the key.
Tom arabasındaki anahtarları kilitledi.
- Tom locked his keys in his car.
The American Heart Association has prepared their own guide to classification and, keying it with the Standard Nomenclature of Diseases, have done much to encourage a concise yet complete diagnosis.
He is the key witness.
Indicate the comparative value of each heading by keying it with a number in pencil, in the left margin, as follows:.
He shoots from the top of the key.
the key to winning this game.
He keyed the car that had taken his parking spot.
The key says that A stands for the accounting department.
the key of B-flat major.
Our instructor told us to key in our user IDs.
... a key or a password or some other thing. A biometric that it knows so it knows who it ...
... as well as top albums from the genre and key albums that ...