Bu yaz transfer piyasası her zamankinden daha heyecan verici olacak.
- This summer the transfer market will be more exciting than ever.
Bu, piyasadaki en iyi amplifikatör.
- This is the best amplifier on the market.
Çarşıdaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
- A friend in the market is better than money in the chest.
Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Alışverişe kim gider?
- Who goes to the market?
Çocuklar için alışveriş yapmıyoruz.
- We don't market to children.
O, borsada bir servet kaybetti.
- He lost a fortune in the stock market.
Borsada yatırım yaparak bir vurgun yaptı.
- He made a killing by investing in the stock market.
O, satmak için sığır besler.
- He breeds cattle for market.
Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.
- With work, we can expand our markets.
O, pazarlamada çalışır.
- She works in marketing.
We believe that the market for the new widget is the older homeowner.