a factory or similar collection of buildings

listen to the pronunciation of a factory or similar collection of buildings
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a factory or similar collection of buildings в Английский Язык Турецкий язык словарь

works
(Askeri) bayındırlık
works
asar
works
(Askeri) tahkimat
works
{i} fabrika

Benim babam bir fabrikada çalışır. - My father works in a factory.

O bir fabrikada çalışıyor. - He works in a factory.

works
{i} çalışmalar

Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim. - I have seen neither of his works.

Onun en son çalışmaları geçici sergide. - His latest works are on temporary display.

works
{i} eserler

Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir. - The painter produces many fine works of art.

Şekspir'in tüm eserlerine sahibim. - I have the complete works of Shakespeare.

works
{i} tesis

Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta. - The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.

O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor. - He works for a plumbing company.

works
{i} yapıtlar
works
{i} atölye

Ben atölyede çalışıyorum. - I am working at the workshop.

Boş eller internetin atölyesidir. - Idle hands are the Internet's workshop.

works
work işle/çalıştır/çalış
works
{i} imalathane
works
{i} işler

Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir. - The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.

Ben işlerin kontrolünü aldım. - I got control of the works.

works
parça/eser/iş
works
{i} yapı

O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır. - It works exactly as advertised.

Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir. - He works as a teacher, but actually he's a vampire.

works
(Askeri) TAHKİMAT: Bak. "fortification"
works
{i}

İlacın nasıl işe yaradığını öğreneceğim. - I will find out how the medicine works.

Tom tembel bir çocuk değildir, İşin aslına bakarsanız, o çok çalışır. - Tom is not a lazy boy. As a matter of fact, he works hard.

works
{i} istihkâm
Английский Язык - Английский Язык
works

The steel works almost fills the valley.

a factory or similar collection of buildings

    Расстановка переносов

    a fac·to·ry or si·mi·lar col·lec·tion of buildings

    Турецкое произношение

    ı fäktıri ır sîmılır kılekşın ıv bîldîngz

    Произношение

    /ə ˈfaktərē ər ˈsəmələr kəˈleksʜən əv ˈbəldəɴɢz/ /ə ˈfæktɜriː ɜr ˈsɪməlɜr kəˈlɛkʃən əv ˈbɪldɪŋz/
Избранное