Asker zerre kadar ölmekten korkmuyordu.
- The soldier was not in the least afraid to die.
Ben ölmek için çok gencim!
- I'm too young to die!
Ecza dolabında bir şişe siyah saç boyası gördüm.
- I saw a bottle of black hair dye in the medicine cabinet.
Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnına aktı.
- When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
Herkes birgün gebermek zorunda.
- Everyone must die one day.
Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.
- Dalida died from an overdose of sleeping pills.
Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
- Marilyn Monroe died 33 years ago.
Tom her zaman satın aldığı yiyeceklerde boya maddesi olup olmadığını kontrol eder.
- Tom always checks to verify that no dyes are in any food he buys.
O, saçını kırmızıya boyamak istiyor.
- She wants to dye her hair red.
Tom saçlarını siyaha boyamak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to dye his hair black.
Herkes birgün gebermek zorunda.
- Everyone must die one day.
Tom, Mary'nin saçını boyamasına yardım etti.
- Tom helped Mary dye her hair.
Saçımı boyamayı seviyorum.
- I like to dye my hair.
If a die were marked with one figure or number of spots on four sides, and with another figure or number of spots on the two remaining sides, it would be more probable, that the former would turn up than the latter ;.
an in despite of all, dies for him., Shakespeare 1598,.
... even though a higher fraction of children die before they reproduce, the average number ...
... will die. ...