Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
- And I will raise it again in three days.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
- I want to ask them when their wedding day is.
Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.
- It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
Gelecek ay geziye çıkıyoruz.
- We are going on a journey next month.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Gündüzler gittikçe daha çok ısınıyor.
- The days are getting warmer and warmer.
Tom bu ay gündüz vardiyasında.
- Tom is on the day shift this month.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Bu çağda elektriksiz bir hayat düşünülemez.
- In this day and age, life without electricity is unimaginable.
Odalar, ayrılış gününde saat on bire kadar boş bırakılmalıydı.
- Rooms should be left vacant by eleven a.m. on the day of departure.
Onüçüncü doğum gününden birkaç gün sonra Tony de okulu bıraktı.
- A few days after his thirteenth birthday, Tony left school, too.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Applicants are requested to apply in person.
- Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.
Mary was chosen from among 500 applicants.
- Mary 500 aday arasından seçildi.
Many Republicans did not vote for their own candidate.
- Birçok Cumhuriyetçiler kendi adayı için oy vermedi.
The two candidates are struggling for mastery.
- İki aday ustalık için mücadele ediyorlar.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
... modern-day Egypt is submerged beneath an ancient sea. ...
... point that came in the first day, this morning. ...