Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
- We must sleep at least seven hours a day.
Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
- And I will raise it again in three days.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
- He made a journey to Paris.
Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.
- It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.
- I make it a rule to read the newspaper every day lest I should fall behind the times.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Gelecek ay geziye çıkıyoruz.
- We are going on a journey next month.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı.
- Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
Tom bu ay gündüz vardiyasında.
- Tom is on the day shift this month.
Tom ve Mary gece ve gündüz kadar farklı.
- Tom and Mary are as different as night and day.
Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.
- He was regarded as the greatest writer of the day.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
- The discovery took place on a warm August day in 1896.
Tom yetmişinci doğum gününden sadece bir gün sonra öldü.
- Tom died just one day after his seventieth birthday.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- They finished eighty miles' journey.
Applicants are requested to apply in person.
- Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.
Applicants must be under thirty years old.
- Adaylar otuz yaşın altında olmalılar.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
Many Republicans did not vote for their own candidate.
- Birçok Cumhuriyetçiler kendi adayı için oy vermedi.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
... planet are living on $2.00 a day or less. So you might ask yourself, if things are so ...
... I'm working every day. ...