aşksız

listen to the pronunciation of aşksız
Турецкий язык - Английский Язык
loveless
{s} without love, lovelorn; unloved, not beloved
Void of love; void of tenderness or kindness
without love; "a loveless marriage
Not attracting love; unattractive
without love; "a loveless marriage"
Without love
receiving no love; "a loveless childhood"
A loveless relationship or situation is one where there is no love. She is in a loveless relationship. without love loveless marriage/childhood/relationship etc
receiving no love; "a loveless childhood" without love; "a loveless marriage
aşk
love

Love is mystery and misery indefinitely. - Aşk, sürekli olarak gizem ve sefalettir.

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

aşk
amorous
aşk
crush

Tom married his high school crush Mary. - Tom lise aşkı Mary ile evlendi.

She has a secret crush on her sister's boyfriend. - Kız kardeşinin erkek arkadaşına karşı gizli bir aşkı var.

aşk
gallantry
aşk
flame

She gave herself to flames of love. - O kendini aşk ateşinin kollarına bıraktı.

aşk
passion

It was a very passionate love affair. - Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.

Love is only one of many passions. - Aşk birçok tutkudan sadece biridir.

aşk
adoration
aşk
amour
aşk
adore
aşk
romance

I love romance novels. - Aşk romanlarını seviyorum.

You should stop reading romance novels. - Aşk romanları okumayı durdurmalısın.

aşk
heart

seni seviyorum.

But love can break your heart. - Ama aşk kalbinizi kırabilir.

Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart. - Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.

aşk
the love
aşk
love of
aşk
of love
âşk
Love, amour, adoration, crush, passion, gallantry
aşk
love; passion
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение aşksız в Турецкий язык Турецкий язык словарь

AŞK
(Osmanlı Dönemi) İttibâ'. Alâka.İnsanın mahiyeti ulviye; fıtratı, câmia olduğundan; binler envâ-ı hâcât ile binbir esmâ-i İlâhiyyeye herbir ismin çok mertebelerine fıtraten muhtaçtır. Muzaaf ihtiyaç, iştiyaktır. Muzaaf iştiyak, muhabbettir. Muzaaf muhabbet dahi aşktır. Ruhun tekemmülâtına göre merâtib-i muhabbet, meratib-i esmâya göre inkişaf eder. Bütün esmâya muhabbet dahi -çünki o esmâ Zât-ı Zülcelâl'in ünvanları ve cilveleri olduğundan- muhabbet-i zâtiy
AŞK
(Osmanlı Dönemi) (Işk) Çok ziyâde sevgi. Şiddetli muhabbet. Sevdâ. Candan sevme
Aşk
amor
Aşk
sevi
Aşk
heva
aşk
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi: "Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi."- Yunus Emre
aşk
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi
aşksız
Избранное