Tom had no choice but to follow Mary.
- Tom'un Mary'yi takip etmekten başka hiçbir seçeneği yoktu.
We don't have to follow her.
- Biz onu takip etmek zorunda değiliz.
I would like to follow up on our conversation about global warming.
- Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.