Where do you want to sit?
- Nerede oturmak istiyorsun?
Do you want to sit down?
- Oturmak istiyor musunuz?
Do you want to sit down?
- Oturmak istiyor musunuz?
We are about to sit down to dinner.
- Akşam yemeğine oturmak üzereyiz.
She resides in New York.
- O, New York'ta oturmaktadır.
The conclusion rests on a solid basis.
- Sonuç sağlam bir temel üzerine oturmaktadır.
In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.
- ABD'de bir restorana girerken seçeneğin vardır, sigara içilen ya da sigara içilmeyen yerde oturmak.
We've been sitting here for thirty minutes.
- Otuz dakikadır burada oturmaktayız.
Tom didn't feel like sitting for two hours in a movie theater.
- Tom'un canı bir tiyatro koltuğunda iki saat oturmak istemiyordu.
Tom struggled to sit up.
- Tom dik oturmak için çabaladı.
I don't like to sit outside.
- Ben dışarıda oturmaktan hoşlanmıyorum.
The one whose butt got burned has to sit on the blisters.
- Poposu yanan kişi kabarcıkların üstünde oturmak zorundadır.
They are looking for chairs to sit on.
- Oturmak için sandalyeler arıyorlar.
Would you like to be seated?
- Oturmak ister misiniz?
I really don't want to sit in that room.
- O odada gerçekten oturmak istemiyorum.
He is looking for a place to live.
- Oturmak için bir yer arıyor.
I'm awfully glad you've come to live at Green Gables.
- Oturmak için Green Gables'a gelmenize son derece sevindim.
I would like to take a seat over there.
- Ben orada oturmak istiyorum.