Tom has a tendency to exaggerate.
- Tom'un abartma eğilimi var.
That tendency is strong among Americans.
- O eğilim Amerikalılar arasında güçlüdür.
Tom doesn't have the time or the inclination to do that.
- Tom'un bunu yapmak için zamanı ya da eğilimi yok.
I don't have the time or the inclination to help Tom.
- Tom'a yardım edecek vakte ve eğilime sahip değilim.
Sami has propensity for violence.
- Sami'nin şiddete eğilimi var.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
If current trends continue, the language will likely die in the near future.
- Şimdiki eğilimler devam ederse, dil muhtemelen yakın gelecekte ölecektir.
He has a natural bent for music.
- Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
I don't think it's a trend.
- Bunun bir eğilim olduğunu sanmıyorum.
The trend is always to produce more products using fewer employees.
- Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.