Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
- Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
My house faces a busy street.
- Evim işlek bir caddeye bakmaktadır.
Tom turned around to face Mary.
- Tom Mary'ye bakmak için geriye döndü.
The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
- Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
Tom has to look after Mary.
- Tom Mary'ye bakmak zorunda.
I had to look after the children.
- Çocuklara bakmak zorunda kaldım.
I want to look at the reference books.
- Referans kitaplarına bakmak istiyorum.
It's impolite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.
It's not polite to stare.
- Dik dik bakmak hoş değildir.
Would you like a taste?
- Sen bir tadına bakmak ister misin?
Feel free to look around.
- Etrafına bakmak için çekinme.
Tom stopped to look around.
- Tom etrafa bakmak için durdu.
Tom wanted to look through the telescope.
- Tom teleskoptan bakmak istedi.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
I'd like to take a look outside.
- Dışarıya bakmak istiyorum.
Do you want to look into it?
- Bunun içine bakmak ister misin?
We have to look into our options.
- Seçeneklerimize bakmak zorundayız.
I was too excited to look her in the eyes.
- Gözlerinin içine bakmak için çok heyecanlıydım.
I tried to avoid looking at her eyes.
- Onun gözlerine bakmaktan kaçınmaya çalıştım.
Finding one's way around Nagoya is very simple. All you do is look at the signs.
- Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak.
Sami needed to find a job to support his children.
- Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu.
Tom had to take care of Mary.
- Tom Mary'ye bakmak zorundaydı.
His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
- İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
He worked hard in order to support his family.
- Ailesine bakmak için çok çalıştı.
I have to support a large family.
- Büyük bir aileye bakmak zorundayım.
I want to keep a cat instead of a dog.
- Bir köpeğin yerine bir kedi bakmak istiyorum.
She wants to keep a cat.
- O, bir kedi bakmak istiyor.
Do you want to take a look at it?
- Buna bakmak ister misin?
I'd like to take a look at those documents.
- Bu belgelere bakmak istiyorum.
It's rude to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kabadır.
It's not polite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kibarlık değildir.