-e bağlı

listen to the pronunciation of -e bağlı
Турецкий язык - Английский Язык

Определение -e bağlı в Турецкий язык Английский Язык словарь

-e bağlı
contingent on
-e bağlı
attached to
-e bağlı
up to
-e bağlı
depends on
-e bağlı
allied with
-e bağlı
allied to
-e bağlı
depending on
-e bağlı
connected with
-e bağlı
bound up with
-e bağlı
contingent
-e bağlı
couple with
-e bağlı
dependent on
-e bağlı
clinging to
-e bağlı
adherence to
bağlı
connected

What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how? - Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?

Tom hasn't connected to the Internet yet. - Tom henüz internet'e bağlı değildi.

bağlı olmak
depend

It is often necessary to depend upon others. - Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.

bağlı
bound

They are bound together by common interests. - Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.

The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other. - İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.

bağlı
faithful
bağlı
attached

Mary is very attached to the little girl. - Mary küçük kıza çok bağlı.

She is deeply attached to her parents. - O anne ve babasına derinden bağlıdır.

-e bağlı kalmak
remain loyal to
-e bağlı kalmak
stay loyal to
bağlı kalmak
abide by
bağlı
dependent

Tom and Mary are dependent on each other. - Tom ve Mary birbirlerine bağlılar.

Tom is still dependent on his parents. - Tom hâlâ anne ve babasına bağlıdır

bağlı
tied

We were tied to our decision because we signed the contract. - Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.

I'm tied up right now. - Ben şu anda bağlıyım.

isteğe bağlı
optional

Even though it's optional, you should still do the homework. - Bu, isteğe bağlı olsa da hala ev ödevini yapman gerekiyor.

Pain is inevitable. Suffering is optional. - Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.

bağlı şirket
affiliate
bağlı
devoted

Tom and Mary are very devoted to each other. - Tom ve Mary birbirlerine çok bağlılar.

Tom and Mary are both very devoted parents. - Tom ve Mary ikisi de ebeveynlerine çok bağlılar.

bağlı
under

The royal jewels are kept under lock and key. - Kraliyet mücevherleri kilit ve anahtara bağlı tutulur.

bağlı olan
associate
birbirine bağlı
cohesive
bağlı
cohesive
kitaba bağlı kalmış
bookish
bağlı
conditional
bağlı kalma (eve/yatağa)
confinement
bağlı üye
(Politika, Siyaset) affiliate member
birbirine bağlı
allied
birbirine bağlı
close-knit
birbirine bağlı
concomitant
birbirine bağlı
interconnecting
birbirine bağlı olarak
in tandem
birbirine bağlı olma
interdependence
birbirine bağlı olmayan
unconnected
hatta bağlı
(Askeri,Bilgisayar) on-line
hatta-bağlı
(Bilgisayar) on-line
isteme bağlı ödeme
(Ticaret) callable
istemli koşula bağlı
(Biyokimya) facultative
sana bağlı
it is up to you
sana bağlı
it's up to you
sana bağlı
up to you
sevgiyle bağlı
attached
bağlı
dependant
bağlı bulunan millet, tabiiyet
connected to the nation, nationality
bağlı bulunma
are attached to
bağlı kalma
bound
bağlı kalmadan
undependently
bne, bşe bağlı olmak (dativ)
bne, due to BSE (dativ)
hiçbir şarta bağlı kalmaksızın
without any conditions attached to
mevsime bağlı depresyon
(Psikoloji, Ruhbilim) Seasonal depression, seasonal affective disorder
ona bağlı
attached to it
protestan mezhebine bağlı kimse
anyone connected to the Protestant sects
sana bağlı
depends on you
sevgisine bağlı olmayan, vefasız
not due to love, unfaithful
tutkuyla bağlı
connected with passion, bond with passion
BM'ye bağlı uzmanlık kurumları
(Hukuk) UN specialised agencies
Savunma Bakanlığına Bağlı Okullar
(Askeri) Department of Defense Dependent Schools
amerika'ya ve anavatanına bağlı amerikalı
hyphenated american
aynı holdinge bağlı şirket
daughter company
aziz augustine tarikatına bağlı keşiş
Augustine friar
bağlı
affiliated with, related to, connected with
bağlı
tied, bound; dependent (on), contingent (on/upon); related (to), connected (with); faithful, devoted, loyal; impotent, spellbound
bağlı
incidental
bağlı
conjoint
bağlı
(man) whom a magic spell has made sexually impotent
bağlı
affiliated

I'm not affiliated with any party. - Ben herhangi bir partiye bağlı değilim.

That branch is affiliated to the miners' union. - Bu şube madenciler sendikasına bağlıdır.

bağlı
closed (road, door); blocked by or with
bağlı
tied (to), bound (to); linked with, connected to, attached to
bağlı
adhesive
bağlı
amenable
bağlı
banded
bağlı
germane
bağlı
committed to; devoted to; faithful to
bağlı
consequent
bağlı
dependent upon
bağlı
appurtenant
bağlı
bonded
bağlı
adherent
bağlı
hooked
bağlı
laced
bağlı
corded
bağlı
adjective
bağlı aerostat radar sistemi
(Askeri) tethered aerostat radar system
bağlı altyordam
linked subroutine
bağlı cümle
compound sentence
bağlı kalmak
adhere
bağlı kalmak
to hold to
bağlı kalmak
to be committed to; to be devoted to; to be faithful to
bağlı kimse
subsidiary
bağlı nota işareti
bind
bağlı olan
consequential
bağlı olarak
according as
bağlı olma
dependence
bağlı olma
adhesion
bağlı olma
interconnection
bağlı olma
dependance
bağlı olmak
rest on
bağlı olmak
hang on
bağlı olmak
turn upon
bağlı olmak
interdepend
bağlı olmak
turn on
bağlı olmak
pivot
bağlı olmak
be linked
bağlı olmak
pay homage to
bağlı olmak
(Hukuk) bound (by) (to be), committed to
bağlı olmak
be based on
bağlı olmak
a) to depend on sb/sth b) to consist (in sth) c) to belong to, to be affiliated (with)
bağlı olmak
sit under
bağlı olmak
hinge on
bağlı olmak
relate
bağlı olmak
be attached to
bağlı olmak
cleave
bağlı olmak
interconnect
bağlı olmak
appertain
bağlı olmak
bound up with
bağlı olmak
hang
bağlı olmayan
unattached
bağlı yüksekokulları olan üniversite
collegiate
bağlı şirket
affiliated company
başı bağlı
1. fastened by the head; attached. 2. married
başı bağlı
married
belgeye bağlı
certified
birbirine bağlı
synergistic
birbirine bağlı
allied, interconnected, interdependent
birbirine bağlı
close knit
birbirine bağlı
solid
birbirine bağlı
interdependent
birbirine bağlı olaylar dizisi
concatenation
birbirine bağlı olma
(Hukuk) interconnection
birbirine bağlı olmak
interdepend
birbirine bağlı talep
(Ticaret) joint demand
birbirine bağlı yaşlı çift
Darby and Joan
birbirine çok bağlı topluluk
phalanx
boyundan bağlı bluz
halterneck
boyundan bağlı bluz
halter
bölge kilisesine bağlı
parochial
derbeyine bağlı kimse
vassal
derbeyine bağlı çalışma
villeinage
derbeyine bağlı çalışma
villainage
derebeyine bağlı kimse
liege man
derebeyine bağlı kimse
liege
derebeyine bağlı köylü
villein
derinden bağlı olmak
deeply attached
derinden bağlı olmak
deeply bound up with
derinden bağlı olmak
deeply committed to
derinden bağlı olmak
be deeply loyal to
doğrudan bağlı
direct action
duruma bağlı
circumstantial
duruma bağlı
positional
duygusal olarak bağlı olmama
noninvolvement
eli kolu bağlı olmak
to be bound/tied hand and foot
elim kolum bağlı
can't call my soul my own
evine bağlı
domestic
evine bağlı
domesticated
evine bağlı olmayan
not domesticated
fiili veya şarta bağlı
(Ticaret) actual or contingent
geleneklere bağlı
observant of customs
geleneklere bağlı kalmak
get into a groove
genetik olarak birbirine bağlı canlı
ally
göbeki bağlı/beraber kesilmiş
buddy-buddy with
göbeği bağlı
inseparable (friends)
gözleri bağlı
blindfold

He played the Liszt sonata blindfolded. - O, Liszt sonatını gözleri bağlı çaldı.

gözleri bağlı olarak
blindfold
gözü bağlı
1. blindfolded. 2. blindly, blindfoldedly. 3. bewitched. (...)
hastalığa ve muharebe dışı yaralanmaya bağlı zayiat
(Askeri) disease and nonbattle injury casualty
hatta-bağlı merkezi dosya
on-line central file
hayatın bağlı olduğu şey
lifeline
herhangi bir devletin egemenliğine bağlı olmayan
(Hukuk) res communis
iklime bağlı olarak
climatically
inancına bağlı kalmak
keep faith
isteğe bağlı
permissive
isteğe bağlı
facultative
isteğe bağlı
unprompted
isteğe bağlı
incidental
isteğe bağlı
discretionary
isteğe bağlı koşul
discretionary clause
isteğe bağlı olarak
arbitrarily
isteğe bağlı olma
permissiveness
kadere bağlı
fateful
kan ve damar sistemine bağlı
haemal [Brit.]
kan ve damar sistemine bağlı
hemal
katedrale bağlı rahip
prebendary
kiliseye çok bağlı olan
churchy
kolordu bağlı birlikleri
(Askeri) corps troops
komünizm prensiplerine bağlı kılmak
communize
konfederasyona bağlı kimse
confederate
konuya bağlı kalmak
stick to one's text
koşullara bağlı
conditional
koşullara bağlı
circumstantial
limite bağlı olmak
be bound at the limit
manastıra bağlı rahibe
conventual
manastıra bağlı rahip
conventual
mezhebe bağlı
denominational
musevi geleneklerine bağlı kimse
Hebraist
ne olacağına bağlı
(Hukuk) at stake
onaya bağlı
subject to approval
pamuk ipliğine bağlı
it turned on a hair
partisine bağlı üye
regular
performansa bağlı birikim
(Askeri) performance oriented packaging
planöre bağlı uçan kimse
hang-glider
pozisyona bağlı
positional
sapanın ucuna bağlı ağırlık
slung shot
sendikaya bağlı işçileri çalıştıran yer
closed shop
senin rızana bağlı
subject to your consent
sisteme bağlı kimse
systematist
sıkı bağlı
(Telekom) hard stack
sıkıca bağlı
tightly bound
taktik hava yönetimi; geçici ek görev (birliğe bağlı olmayan personel); harekat
(Askeri) tactical air direction; temporary additional duty (non-unit-related personnel); theater air defense; time available for delivery
tarikata bağlı
denominational
tehlikeye bağlı risk
disaster-prone
toprağa bağlı
earthbound
uzak bağlı
(Bilgisayar) link-attached
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение -e bağlı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

TESEDÜFE BAĞLI AKİTLER
(Hukuk) Taraflar arasında borç doğurması tesadüfe kalmış akitler;örneğin,sigorta akdinde olduğu gibi
bağlı
Sadık
bağlı
Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek)
bağlı
Bir bağ ile tutturulmuş olan: "Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı."- Halikarnas Balıkçısı
bağlı
Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı veya aşk gibi duygularla bağlanan, tutkun
bağlı
Bir bağ ile tutturulmuş olan
bağlı
Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste
bağlı
Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste: "Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana bağlı."- B. Necatigil
bağlı
Sınırlanmış, sınırlı
bağlı
Kapatılmış olan, kapalı
bağlı
Sadık: "Türkiye Cumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."- Anayasa
bağlı
Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan
bağlı kredi
Kredi açan ülkeden mal veya hizmet satın alınması şartı ile sağlanan kredi
bağlı olmak
Tâbi bulunmak
bağlı olmak
Tutulmak, tutkun olmak
bağlı su
Ağaçta hücre zarının emdiği ve taşıdığı su
başı bağlı
Başını örten (kimse)
başı bağlı
Serbest olmayan (kimse)
başı bağlı
Evli olan (kimse)
başı bağlı
Nişanlı olan (kimse)
gözü bağlı
Sorup soruşturmaksızın, bakıp anlamadan
gözü bağlı
Aymaz, gafil
-e bağlı
Избранное