In any case, you have to leave early, whether you like it or not.
- Hoşuna gitsin ya da gitmesin, her durumda erken ayrılmak zorundasın.
However, Lucy is about to leave her home.
- Ancak Lucy evinden ayrılmak üzereydi.
I got word that Mary wants to divorce him.
- Mary'nin ondan ayrılmak istediğini haber aldım.
Tom said he had to split.
- Tom ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.
I want to split up, but I know I couldn't even if I tried.
- Ayrılmak istiyorum ama denesem bile yapamayacağımı biliyorum.
I want to get off this island.
- Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
Several boys had to leave school early yesterday.
- Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.
I want to split up, but I know I couldn't even if I tried.
- Ayrılmak istiyorum ama denesem bile yapamayacağımı biliyorum.
I didn't want to split up with Mary.
- Mary ile ayrılmak istemedim.
I don't want to break up with you.
- Senden ayrılmak istemiyorum.
She wanted to break up with him.
- O onunla ayrılmak istiyordu.
I have no idea why you want to part with that.
- Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
He had to part with his secretary when she got married.
- O, o evlendiğinde sekreterinden ayrılmak zorunda kaldı.
He wants to separate from his wife.
- Karısından ayrılmak istiyor.
They want to separate after 40 years of marriage.
- Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar.
It was clear that Tom didn't want to leave.
- Tom'un ayrılmak istemediği açıktı.
The day came at last when he had to part from her.
- Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
I'd like to check out tomorrow morning.
- Yarın sabah ayrılmak istiyorum.
Britain is separated from the Continent by the Channel.
- Britanya kanalla kıtadan ayrılmaktadır.
We don't want to be separated.
- Biz ayrılmak istemiyoruz.
We don't want to be separated.
- Biz ayrılmak istemiyoruz.
Do you think Tom really intends to drop out of school?
- Tom'un gerçekten okuldan ayrılmak istediğini düşünüyor musun?
Are you absolutely sure you want to drop out of school?
- Okuldan ayrılmak istediğine kesinlikle emin misin?
We have to leave now if we want to get home before dark.
- Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
I want to get off this island.
- Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
He didn't want to part with his house.
- O, evinden ayrılmak istemedi.
He had to part with his house.
- O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
We don't want to be separated.
- Biz ayrılmak istemiyoruz.