Social relations impose courtesy.
Congress imposed new tariffs.
I had hardly checked in at the hotel when he called me.
- Sen beni aradığında otelde zorla kayıt yaptırdım.
Tom could hardly make himself understood.
- Tom meramını zorla anlatabildi.
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya zorla girmek için bir tornavida kullandı.
The police were forced to break into the apartment through the window.
- Polis daireye pencereden zorla girmek için zorlandı.
Tom likes to push the limits.
- Tom sınırları zorlamayı sever.
My parents pushed me to quit the baseball club.
- Anne babam beni beyzbol klübünden ayrılmaya zorladı.
The rioters were forcibly removed from the plaza.
- Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.
He took it from her by force.
- O, onu ondan zorla geri aldı.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
A sudden illness forced her to cancel her appointment.
- Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.
Illness forced him to give up school.
- Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.
Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
- Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.
Life is getting hard these days.
- Hayat bu günlerde zorlaşıyor.
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya zorla girmek için bir tornavida kullandı.
The police were forced to break into the apartment through the window.
- Polis daireye pencereden zorla girmek için zorlandı.