Tom çok dilli bir ortamda büyüdü.
- Tom grew up in a multilingual environment.
Kırsal ortamlar benim için çok sessiz.
- Rural environments are too quiet for me.
Çevrenin tahribi dehşet vericidir.
- The destruction of the environment is appalling.
O, çevreden sorumlu bakandır.
- He is the minister responsible for the environment.
Güneş lekeleri birkaç bin derece daha serin olduğu için çevrelerinden daha koyu görünür.
- Sunspots appear darker than their surroundings because they are a few thousand degrees cooler.
Yeni çevreme uyum sağlamayı oldukça zor buldum.
- I found it pretty hard to adjust to my new surroundings.