Sami hayatını milyon dolarlık anlaşmaları kontrol ederek geçirdi.
- Sami spent her life controlling million-dollar deals.
Duygularımı kontrol etmek benim görevim değil.
- Controlling my emotions is not my forte.
Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my anger.
Polis kalabalığı kontrol ediyordu.
- The police were controlling the crowd.
Öfkeni nasıl kontrol ediyorsun?
- How are you at controlling your temper?
Öfkenizi kontrol etmekte bir sorununuzun olduğunu söylemek adil olur mu?
- Would it be fair to say you have a problem controlling your anger?
Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my anger.