there the ladyes hors stumbled and threwe her doun that her arme was sore brysed and nere she swouned for payne. Allas syr sayd the lady myn arme is out of lythe wher thorow I must nedes reste me .
The house had a stone wall around it.
- Evin etrafında taş bir duvar vardı.
Languages are not carved in stone. Languages live through all of us.
- Diller taşa kazınmamıştır. Diller hepimizin sayesinde yaşar.
Tom threw a rock at the dog.
- Tom köpeğe bir taş attı.
He threw a rock into the pond.
- O, havuza bir taş attı.
Rare gems include aquamarine, amethyst, emerald, quartz and ruby.
- Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.
At last, the gem was in his hands.
- Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.
Humans haven't changed much since the Stone Age.
- Taş Devri'nden beri insanlar pek değişmedi.
We're no longer living in the stone age.
- Artık taş devrinde yaşamıyoruz.
The landscape was cold and sharp as flint.
- Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
- Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.