Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
- We want to cause the least possible harm.
Bir olaya sebep olmak istemedim.
- I didn't want to cause a scene.
O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
- She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
Twitter hesabım spamden dolayı askıya alındı.
- My Twitter account is suspended because of spamming.
Ben herhangi bir rahatsızlığa neden olmak istemiyorum.
- I don't want to cause any inconveniences.
Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Careless driving causes accidents.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Okula gidiyoruz çünkü öğrenmek istiyoruz.
- We go to school because we want to learn.
Paniğe yol açmak istemiyorum.
- I don't want to cause a panic.
Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.
- Cause and effect react upon each other.
Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.
- It is a complete mystery what caused the accident.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of extra work.
Onun işini kaybetmesine neyin sebep olduğunu düşünüyorsun?
- What do you think caused him to lose his job?
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Posta grev yüzünden ertelendi.
- The mail is delayed because of the strike.
Kötü hava yüzünden, o gelemedi.
- Because of the bad weather, he couldn't come.
Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- Tom didn't want to cause us any more trouble.
Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Careless driving causes accidents.
Ben Tom'un neden olduğu problemler hakkında duydum.
- I heard about the problems Tom caused.
Ereksiyon problemlerinin çeşitli nedenleri olabilir.
- Erection problems can have various causes.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
- The earthquake caused considerable damage.
Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi.
- Tom didn't intend to cause Mary any trouble.
Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
- A traffic accident caused us a lot of trouble.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Yangına dikkatsiz bir sigara içicisinin sebep olduğu ortaya çıktı.
- It transpired that fire was caused by a careless smoker.
Şu an için, hastalığın sebebi bilinmiyor.
- At present, the cause of the disease is unknown.
Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- He fully realizes that he was the cause of the accident.
Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
- They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
Sorun çıkarmak için burada değilim.
- I'm not here to cause trouble.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
Tamponlar toksik şok sendromuna neden olabilir.
- Tampons can cause toxic shock syndrome.
O, birçok sorunlara neden olabilir.
- It could cause too many problems.
The explosion caused a panic.
The explosion caused much damage to the building.
He is fighting for a just cause.
The news story caused a stir.
If someone strikes you, then you have a cause of action for battery.
The court noted this August, that an employee can be fired for cause based on incompetence, if he or she consistently fails to meet reasonable standards.
He has already made up his mind, and it's a lost cause to try to change it.
I used to try to get him to do some exercise but then decided he was a lost cause.
... cause they're just little cables-- to us. ...
... they can to diagnose the root cause of what's triggering ...