It's quarter to eight now.
- Saat şimdi yedi kırk beş.
Shall we start the meeting now?
- Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
Is the GOP to blame for the current economic crisis?
- Şimdiki ekonomik kriz için cumhuriyetçi parti suçlanacak mı?
Our current house is too small, so we decided to move.
- Şimdiki evimiz çok küçük, bu yüzden taşınmaya karar verdi.
His present assistant is Miss Nokami.
- Onun şimdiki yardımcısı Bayan Nokami'dir.
I am going to leave my present job.
- Şimdiki işimi bırakacağım.
As yet, I have not completed the sweater.
- Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
I have not heard a word from him as yet.
- Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
Can you see where Tom is now?
- Şimdi Tom'un nerede olduğunu görebiliyor musun?
At the beginning you had disliked the idea, but now you seem to be content.
- Başlangıçta bu fikirden hoşlanmamıştın ama şimdi memnun görünüyorsun.
I want you focus on the here and now.
- Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.
I can't answer you here and now.
- Sana şimdi yanıt veremem.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
Tom has probably figured out by now that Mary is John's girlfriend.
- Tom muhtemelen Mary'nin John'un kız arkadaşı olduğunu şimdiye kadar anlamıştır.
I can't get away from work now.
- İşten şimdi uzaklaşamam.
Can you please go away now?
- Şimdi gider misiniz, lütfen?
You must live in the present, not in the past.
- Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
- Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
I heard a shot just now.
- Ben şimdi bir silah sesi duydum.
For you to come out and say that kind of thing now would just be pouring oil on the fire.
- Şimdi dışarıya gelmen ve o tür bir şey söylemen yangına körükle gitmek olur.
My immediate boss is tough to please.
- Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
Where are you sitting at the moment?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
Where do you live at the moment?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past.
- Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.
Today's the coldest day we've ever had.
- Bugün şimdiye kadar yaşadığım en soğuk gündür.
We're very busy just now.
- Biz şimdi çok meşgulüz.
I want you to take back what you said just now.
- Ben söylediklerini şimdi geri almanı istiyorum.
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
Nowadays, almost every home has one or two televisions.
- Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.