şimdiki

listen to the pronunciation of şimdiki
Турецкий язык - Английский Язык
current

Our current house is too small, so we decided to move. - Şimdiki evimiz çok küçük, bu yüzden taşınmaya karar verdi.

Tom is Mary's current boyfriend. - Tom Mary'nin şimdiki erkek arkadaşıdır.

(Hukuk) incumbent
actual
present, current
present

In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future. - Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.

You must live in the present, not in the past. - Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.

the present

You must live in the present, not in the past. - Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.

We are groping for a way out of the present situation. - Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.

present-day
present day
presentday
{s} instant
immediate

My immediate boss is tough to please. - Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.

şimdiki zaman
present

There's no time like the present. - Şimdiki zaman gibi zaman yok.

You must live in the present, not in the past. - Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.

şimdi
now

She is writing a letter now. - O şimdi bir mektup yazıyor.

Shall we start the meeting now? - Toplantıyı şimdi başlatalım mı?

şimdiki durum
status quo
şimdiki zaman
nowadays
şimdiki zaman
present tense

This sentence is in the present tense. - Bu cümle şimdiki zamandadır.

şimdiki zaman
nonce
şimdiki zaman gram
the present continuous tense
şimdiki zamanla kullanılan geçmiş zamanlı kelime
preterite present
şimdiki şartlara göre
for the time being
şimdi
at the present time
şimdi
yet

I have not heard a word from him as yet. - Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.

As yet, everything has been going well. - Şimdilik her şey yolunda gidiyor.

şimdi
hereby
şimdi
you see

I have to go now. Did you see where I put my things? - Şimdi gitmek zorundayım. Eşyalarımı nereye koyduğumu gördün mü?

How many do you see now? - Şimdi kaç tane görüyorsun?

şimdi
(Konuşma Dili) here and now

I can't answer you here and now. - Sana şimdi yanıt veremem.

I want you focus on the here and now. - Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.

şimdi
now that

Now that you are here, you can help do the cleaning. - Şimdi buradaysan, temizlemeye yardım edebilirsin.

I see now that we've made a mistake. - Bir hata yaptığımızı şimdi anlıyorum.

şimdi
away

We have to do this right away. - Bunu şimdi yapmak zorundayız.

He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away. - O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.

şimdiki zaman
present continuous tense
şimdi
straightaway
şimdi
just

He came home just now. Didn't you know that? - O şimdi eve geldi. Bunu bilmiyor muydunuz?

For you to come out and say that kind of thing now would just be pouring oil on the fire. - Şimdi dışarıya gelmen ve o tür bir şey söylemen yangına körükle gitmek olur.

şimdi
at present
şimdiki zaman
times
şimdiki zaman
present continuous
Şimdiki zaman
(Dilbilim) present progressive tense
şimdi
now now
şimdi
at the moment

Where are you sitting at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

Where do you live at the moment? - Sen şimdi nerede oturuyorsun?

şimdiki zaman
at the present times
şimdi
anon
şimdi
now, at the moment, at present, just now
şimdi
presently
şimdi
today

I'm now watching Russia Today. - Ben şimdi Russia Todayi izliyorum.

My mother had none of the mod cons which are available to today's housewives. - Annem, şimdiki ev hanımlarının kullandığı ev gereçlerinin hiçbirine sahip değildi.

şimdi
just now

I can't think of his name just now. - Ben şimdi onun adını hatırlayamıyorum.

I heard a shot just now. - Ben şimdi bir silah sesi duydum.

şimdi
nowadays

Nowadays, almost every home has one or two televisions. - Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.

That's not surprising nowadays. - Şimdi bu sürpriz değil.

şimdiki zaman
now
şimdiki zaman
today
şimdikiler
the younger generation, the young people of today
Турецкий язык - Турецкий язык
İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki
İçinde bulunulan anda olan veya yapılan, bu andaki, bu zamandaki: "Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı."- Y. Z. Ortaç
Şimdiki zaman
zamane
şimdi
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda: "Şimdi daha bahtiyar bir haberi sevgili bir sesten bizzat duymaya imkân buluyoruz."- A. Ş. Hisar
şimdi
Az sonra, yakında
şimdi
Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda
şimdi
Az önce, biraz önce, demin
şimdi
Artık, bundan böyle, bu duruma göre
şimdi
Artık, bundan böyle, bu duruma göre: "Sizden kaçan hayvanı da şimdi kim bilir hangi semtte satacaklar?"- B. Felek
şimdiki
Избранное