The current national anthem of Georgia was accepted in 2004, when Saakashvili came to power.
- Saakaşvili iktidara geldiğinde Gürcistan'ın şimdiki milli marşı, 2004 yılında kabul edildi.
Tom is Mary's current boyfriend.
- Tom Mary'nin şimdiki erkek arkadaşıdır.
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
- Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
I am going to leave my present job.
- Şimdiki işimi bırakacağım.
There's no time like the present.
- Şimdiki zaman gibi zaman yok.
We are groping for a way out of the present situation.
- Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
My immediate boss is tough to please.
- Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
All of us are connected with the past and the future as well as the present.
- Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık.
You must live in the present, not in the past.
- Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
She is writing a letter now.
- O şimdi bir mektup yazıyor.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
This sentence is in the present tense.
- Bu cümle şimdiki zamandadır.
As yet, I have not completed the sweater.
- Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
I have not heard a word from him as yet.
- Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
Are you seeing anybody now?
- Şimdi birini görüyor musun?
I have to go now. Did you see where I put my things?
- Şimdi gitmek zorundayım. Eşyalarımı nereye koyduğumu gördün mü?
I can't answer you here and now.
- Sana şimdi yanıt veremem.
I want you focus on the here and now.
- Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.
Now that you are here, you can help do the cleaning.
- Şimdi buradaysan, temizlemeye yardım edebilirsin.
Tom has probably figured out by now that Mary is John's girlfriend.
- Tom muhtemelen Mary'nin John'un kız arkadaşı olduğunu şimdiye kadar anlamıştır.
We have to do this right away.
- Bunu şimdi yapmak zorundayız.
The boarders are now away on vacation.
- Yatılı öğrenciler şimdi uzakta tatilde.
I heard a shot just now.
- Ben şimdi bir silah sesi duydum.
He came home just now. Didn't you know that?
- O şimdi eve geldi. Bunu bilmiyor muydunuz?
Where do you live at the moment?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
Where are you sitting at the moment?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past.
- Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.
But for the safety belt, I wouldn't be alive today.
- Emniyet kemeri olmasaydı şimdi hayatta olmazdım.
I heard a shot just now.
- Ben şimdi bir silah sesi duydum.
He came home just now. Didn't you know that?
- O şimdi eve geldi. Bunu bilmiyor muydunuz?
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
Nowadays, almost every home has one or two televisions.
- Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.