No doubt you will be able to pass the examination.
- Hiç şüphesiz sınavı geçebileceksin.
She is no doubt pretty, but she isn't beautiful.
- Şüphesiz sevimli, ama güzel değil.
I'll do it by all means.
- Şüphesiz onu ben yapacağım.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
Clearly, she knows a lot about biotechnology.
- Şüphesiz, o, biyoteknoloji hakkında çok şey biliyor.
Tom clearly has potential.
- Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
Your chromosome can undoubtedly show what kind of human you are!
- Sizin kromozomunuz şüphesiz ne tür bir insan olduğunuzu gösterebilir!
The National Library is undoubtedly one of the points of interest.
- Milli Kütüphane şüphesiz ilgi noktalarından biridir.
He will succeed without fail.
- O şüphesiz başarılı olacak.
Surely we can get in touch with Tom.
- Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz.
He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
- Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
You are doubtless aware of his absence.
- Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.
Doubtless you have heard the news.
- Şüphesiz haberi duydun.
Tom was, of course, very tired.
- Tom, şüphesiz, çok yorgundu.
Of course it's not a problem if you go.
- Şüphesiz gidersen sorun değil.
He is without doubt one of the most successful businessmen in Japan.
- O şüphesiz Japonya'daki en başarılı iş adamlarından biridir.
He will without doubt succeed in the exam.
- Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.
He is unquestionably the oldest man in the village.
- O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.
It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
- Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
She is rich, to be sure, but I don't think she's very smart.
- O şüphesiz zengin ama onun çok akıllı olduğunu sanmıyorum.
He is a nice person, to be sure, but not very clever.
- O iyi bir insan, şüphesiz, fakat çok akıllı değil.
It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
- Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
I must save the drowning child by all means.
- Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
I'll do it by all means.
- Şüphesiz onu ben yapacağım.