ışık

listen to the pronunciation of ışık
Турецкий язык - Английский Язык
{i} light

I saw his face in the dim light. - Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.

The sun gives us light and heat. - Güneş bizi ışık ve ısı verir.

lamp

The street lamps don't give enough light. - Sokak lambaları yeterli ışık vermez.

The old lamp gave a dim light. - Eski lamba loş ışık verdi.

luminary
(a) light (a source of light): Işıkları yak! Turn on the lights!
art (a) light, illuminated part of a picture
inspired thought, ray of inspiration; inspiration
photo

Photography is writing with light. - Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.

model of excellence, ideal model, inspiration
light (as luminous energy): ay ışığı moonlight
gleam
light; lamp
beam

Beams of light shone through the clouds. - Işık ışınları bulutların arasında parlıyordu.

I was wakened by a beam of light shining through my window. - Penceremden parlayan bir ışık demeti ile uyandırıldım.

optimum
flare
glim

There was a glimmer of light from the dark window. - Karanlık pencereden gelen bir ışık pırıltısı vardı.

shine

The light shines in the darkness. - Işık karanlıkta parlar.

When white light shines through a prism, the light is separated into all its colors. - Beyaz ışık prizmada parladığı zaman, ışık tüm renklerine ayrılır.

Işık
(isim) Light

Please turn out the lights when you leave. - Lütfen gittiğinizde ışıkları kapatınız.

A lightyear is the distance that light travels in one year. - Işık yılı, ışığın bir yılda gittiği mesafedir.

titrek ışık/alev
flicker
ani ışık
flash
ışık tutmak
{f} flash
ışık tutmak
shed
ışık tutmak
a) to shed light (on) b) to light the way (for)
ışık ölçü birimi
(Tekstil) lumen
ışık alan
light field
ışık kirliligi
Light pollution
ışık kirliliği
light pollution

ışık kirliliğini önleyin.

ışık kırılması
dioptric
ışık verici
Light transmitter
ışık yılı
light year

The average distance between stars within our galaxy is about 4 light years. - Galaksimiz içindeki yıldızlar arasındaki ortalama mesafe yaklaşık 4 ışık yılıdır.

This star is five light years away. - Bu yıldız beş ışık yılı uzaktadır.

ışık ışını
Ray of light
ışık akımı
light current
ışık akısı
light flux, luminous flux
ışık almak phot
to be fogged, be exposed
ışık azaltıcı cihaz
dimmer
ışık baskılı fotoğraf
collotype
ışık baskısı
collotype
ışık baskısı tekniği
collotype
ışık birimi
phot
ışık birimi
lux
ışık birimi
lumen
ışık demeti
pencil of light; beam
ışık demeti
light beam
ışık ekseni
optic axis
ışık enerjisi birimi
photon
ışık enerjisini elektriğe dönüştüren düzenek
photocell
ışık etkisi ile sentezleme
photosynthesis
ışık filtresi
light filter
ışık geçirmez
light proof
ışık geçirmez
sunproof
ışık geçirmez
opaque
ışık gölge düzeni
art chiaroscuro
ışık gölge oyunu
(resim) chiaroscuro
ışık halkası
nimbus
ışık halkası
aureola
ışık halkası
aureole
ışık haslığı
light fastness, light resistance, fastness to light
ışık huzmesi
ray
ışık huzmesi
light beam
ışık huzmesi
streamer
ışık hızı
light velocity
ışık kalemi
pen-light
ışık kapanı
light-trap
ışık kaynağı
light source
ışık kaynağı
glim
ışık kesici
dimmer, shutter
ışık kesici
antidazzle
ışık korkusu
photophobia
ışık kırılması ile ilgili
dioptric
ışık kırılması ölçüsü
dioptric
ışık kırılımı bilimi
dioptrics
ışık oyunlarıyla sergilenen büyük tablo
diorama
ışık oyunu
play of light
ışık penceresi
light
ışık rayı
lighting rail
ışık rölesi
light relay
ışık saçan
beaming
ışık saçan
luminiferous
ışık saçan
radiant
ışık saçan
shining
ışık saçan
effulgent
ışık saçan şey
luminary
ışık saçma
irradiation
ışık saçmak
ray
ışık saçmak
irradiate
ışık saçmak
light up
ışık saçmak
beam
ışık saçmak
burn
ışık saçmak
radiate
ışık saçmak
to shine, to beam
ışık saçmak
shine
ışık saçmak
light
ışık saçmak
lighten
ışık saçmak
flare
ışık saçmak
to shine, give off light
ışık saçmak
sparkle
ışık soğurucu
light absorbing
ışık soğurulması
light absorption
ışık spektrumu
light spectrum
ışık süzgeci
light filter
ışık tedavisi
phototherapy
ışık tutan kimse
torchbearer
ışık tutmak
bear a torch
ışık tutmak
flash on
ışık tutmak
light
ışık tutmak
1. to light the way (for). 2. to shine a light (on). 3. to show the way (to), offer a solution (for)
ışık tutmak
irradiate
ışık tutmak
set light to
ışık ve gölge sanatı
(resim) chiaroscuro
ışık verimi
light efficiency
ışık vermek
(hafif) glimmer
ışık veya sıcaklık verme
(Hukuk) radiation İİİİ
ışık yayan
photogenic
ışık yutucu
light absorbing
ışık yılı
light-year

The planet Sakura is 4.7 light-years away. - Sakura gezegeni 4.7 ışık yılı uzaktadır.

The nearest star is about four and half light-years away from the earth. - En yakın yıldız, dünyadan dört buçuk ışık yılı uzakta.

ışık ışını
light ray, shaft
ışık-pozitif
light positive
sarı ışık
amber
ışık tutmak
shed light on
arka ışık
(Havacılık) backlight
arka ışık
(Otomotiv) rear light
arka ışık
tail light
beyaz ışık
(Askeri) flash white
kırmızı ışık
safelight
kırmızı ışık
(Askeri) flash red
mavi ışık
(Askeri) flash-blue
mor ışık
(Meteoroloji) purple light
parlak ışık
flare
parlak ışık
bright light

The square was illuminated by bright lights. - Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.

The bright light disturbed Markku. - Parlak ışık Markku'yu rahatsız etti.

ışık hüzmesi
(Jeoloji) beam
ışık tutmak
light the way for
ışık hüzmesi
light beam
ışık tut
shed light on

I will shed light on that incident. - O olayda ışık tutacağım.

Can you shed light on this? - Buna ışık tutabilir misin?

ışık tutmak
throw light upon
ışık tutmak
throw light on
ışık tutmak
cast light
Ters ışık
(Fotoğrafçılık) Backlight, light that shines from behind an object
ışık hızı
speed of light
ışık tutmak
shed light
ışık yılı
lightyear
ışık yılı
light years
ak ışık
white light
alçak-ışık seviyeli ekran
(Askeri) low-light level television
aralı ışık
intermittent light
bataklıktaki aldatıcı ışık
fen fire
beyaz ışık
white light
birincil ışık kaynağı
(Aydınlatma) primary light source
dağınık ışık
diffused light
dağınık ışık cin
borderlight
destekleyici ışık
(Tiyatro) full in light
doldurma ışık
booster light
doğal ışık
natural light
düz ışık
direct light
eksi ışık kiplenimi
(Teknik,Televizyon) negative light modulation
eşevreli ışık
coherent light
eşevresiz ışık
incoherent light
fazla ışık verilmiş
over exposed
fazla ışık vermek
over expose
gece açık bırakılan hafif ışık
night light
gelen ışık
incident light, incident ray
göz kamaştırıcı ışık
glare
gün batımında doruklardaki kızıl ışık
alpenglow
güvenlik harekat merkezi; ışık yayımlayan diyot
(Askeri) law enforcement desk; light emitting diode
hafif ışık
glimmer
ikincil ışık kaynağı
(Aydınlatma) secondary light source
ilk ışık
first light
inkoherent ışık
incoherent light
iç ışık
interior light
kesintili ışık
intermittent light
koherent ışık
coherent light
konik ışık demeti
(Fizik) cone of rays
kubbeli ışık
(Havacılık) blister light
kırmızı ışık
stoplight
kızıl ışık
glow
monokromatik ışık
monochromatic light
mum dibine ışık vermez
(Atasözü) One may be a help to others and yet neglect one's family and oneself
otomatik ışık ölçerli bir kameranız var mı
Have you got a camera with an automatic light meter
parlak ışık
blaze
parlak ışık
dazzle
pilot ışık
pilot light
polarize ışık
polarized light
sabit ışık
fixed light
siyah ışık kaynağı
black light source
sonsuz ışık ve bolluk ülkesinden kimse
Hyperborean
suni ışık filmi
artificial light film
tekrenkli ışık
monochromatic light
tempo ışık göstergeleri
(Muzik) tempo in lambs
titrek ışık
jack a dandy
titrek ışık
twinkle
titrek ışık
flare
titrek ışık
twinkling
titrek ışık
flicker
titrek ışık vermek
flare
toplu ışık
(Sinema) spotlighting
yan ışık
crosslight
yandan gelen ışık
sidelight
yapay ışık
artificial light
yapay ışık
candlelight
yapay ışık filmi
artificial light film
yeşil ışık
green light

The pedestrians must cross only at the green light. - Yayalar sadece yeşil ışıkta geçmelidirler.

Green light... Red light! - Yeşil ışık ... Kırmızı ışık!

yeşil ışık
a) green light b) mec, come-on
yeşil ışık yakmak
to give sb the come-on
yeşil ışık yakmak
give smb. the go ahead
zayıf ışık
twilight
zayıf ışık
glimmer
ültraviyole ışık
ultraviolet light
ışıklar
lights

They usually drum their fingers at red lights. - Onlar genellikle kırmızı ışıklarda parmaklarını şakırdatırlar.

Could you turn off the lights? - Işıkları kapatır mısın?

Турецкий язык - Турецкий язык
Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk: "Okuyabilmek için kapıdaki ışık yeterli değildi."- H. E. Adıvar
Yüksek derecede ısıtılan cisimlerin veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin gaz ışı yaydığı gözle görülen ışıma
Resim sanatında ışıklı, parlak yer
Yüksek derecede ısıtılan cisimlerin (akkorluk) veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin (gaz ışı) yaydığı gözle görülen ışıma
Bektaşi dervişi
Yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser vb
Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı
Elektrik
Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç
Işıklı, parlak yer
Yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser vb: "Sevgili Behçet Necatigil şiirimizin vazgeçilmez ışıklarından biri olarak ayrıldı aramızdan."- N. Cumalı
Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk
Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı: "Bütün gözlerden manalı ışıklar sıçrıyordu."- P. Safa
(Osmanlı Dönemi) şem
pertev
abb
ışık akısı
Birim yüzeyinden, birim zamanda geçen ışık enerjisi
ışık aylası
Herhangi bir gök cismini çevreleyen ışıklı halka
ışık aynası
Işığı yansıtmak için ışık kaynağının önüne konulan nesne
ışık bacası
Işığın yapıların içine iyi girebilmesi için yapılan baca
ışık eğrisi
Değişken bir yıldızın parlaklığının görünmesini veren grafik
ışık gölge
Işıklı ve gölgeli bölümlerin birbirine göre dağılımını gösteren kısımlar
ışık göçüm
Bitkilerde protoplazmanın ışığa gösterdiği tepki
ışık hızı
Işığın bir saniyede aldığı yol
ışık korkusu
Bazı canlıların ışıktan korkma duygusu
ışık küre
bakınız: ışık yuvarı
ışık yuvarı
Güneşte, dışarıya ışık veren katman, ışık küre, fotosfer
ışık yılı
Işığın bir yılda aldığı yol
ışık çanağı
Sahneyi aydınlatmak için değişik açılardan ışığın gelmesini sağlayan çukur madenî yansıtıcı
ışık ölçümü
Fiziğin, ışık miktarının ölçülmesini ve cisimlerin ışığı iletme, yansıtma, dağıtma gibi özelliklerini inceleyen bölümü, fotometri
ışık ışını
Yayılan ışığın izlediği doğru
Işık
şavk
Işık
foto
dağınık ışık
Bir sahnenin genel olarak aydınlanmasını sağlayan veya sahnenin aydınlanma derecesini artırmakta kullanılan ışık
yeşil ışık
Trafikte yolun geçişe açık olduğunu gösteren ışık
Английский Язык - Турецкий язык

Определение ışık в Английский Язык Турецкий язык словарь

ışık tutmak
bring light
ışık
Избранное