It is sad not to be loved, but it is much sadder not to be able to love.
- Sevilmemek üzücüdür fakat sevememek çok daha üzücüdür.
The sad story moved us to tears.
- Üzücü hikaye bizi ağlattı.
I do a lot of worrying.
- Bir sürü üzücü şey yaptım.
She found confrontations very upsetting.
- O, yüzleştirmeleri çok üzücü buldu.
I know this is an upsetting time for you both.
- Bunun ikiniz için de üzücü bir zaman olduğunu biliyorum.
It was a harrowing experience.
- O üzücü bir deneyimdi.
Everything is transient and therefore sorrowful.
- Her şey geçicidir ve bu nedenle üzücüdür.
I hope it wasn't too painful.
- Umarım çok üzücü değildi.
It is truly regrettable.
- O gerçekten üzücüdür.
It is regrettable that I can't go with you.
- Seninle gidememem üzücüdür.
It was extremely distressing.
- O son derece üzücüydü.
This is a deplorable state of affairs.
- Bu üzücü bir durumdur.
The saddest part of the story remains to be told.
- Hikayenin en üzücü kısmı söylenilmek için kalır.