The girl talked to her parents about her college life in Tokyo.
- Kız, ebeveynlerine Tokyo'daki üniversite hayatından bahsetti.
We cannot decide whether to go to college or not.
- Üniversiteye gidip gitmeyeceğimize karar veremeyiz.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine pachinko oynayarak tüm vaktini harcıyor.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine pachinko oynayarak tüm vaktini harcıyor.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Aren't you a bachelor?
- Sen bir üniversite mezunu musun?
Tom isn't a college graduate.
- Tom bir üniversite mezunu değil.
My mother was a university graduate.
- Annem üniversite mezunuydu.
He is an undergraduate in the law department.
- O, hukuk bölümünde bir üniversite öğrencisidir.
The University of Coimbra was established in 1290. It is one of the oldest universities in continuous operation in the world.
- Coimbra Üniversitesi 1290 yılında kurulmuştur. Avrupa'da ve dünyada sürekli çalışmakta olan en eski üniversitelerinden biridir.
The danger is that Hebrew will be spoken in the bazaar, but English in the universities.
- Tehlike şudur, İbranice pazarda ama İngilizce üniversitelerde konuşulacak.