Her yerde çiçek var, görmek isteyen için.
- Es gibt überall Blumen, für den, der sie sehen will.
Her zaman her yerde huysuz ihtiyarlar vardır.
- Immer und überall gibt es grantige alte Leute.
Her zaman her yerde huysuz ihtiyarlar vardır.
- Immer und überall gibt es grantige alte Leute.
Her yerde çiçek var, görmek isteyen için.
- Es gibt überall Blumen, für den, der sie sehen will.
Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
- The man is well-known all over the village.
Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
- He had bruises all over after the fight.
Kolumun her tarafında sivrisinek ısırıkları var.
- I have mosquito bites all over my arm.
Döşemenin her tarafında kan vardı.
- There was blood all over the floor.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Her şeye yeniden başladık.
- We started all over again.
Onun bitmiş olduğunu biliyorduk.
- We knew it was all over.
Tom'u her yerde aradım ama bulamadım.
- I've looked all over for Tom, but I can't find him.
Tom'u her yerde aradım.
- I looked all over for Tom.
Biz tekrar baştan başlamak zorundayız.
- We have to start all over again.
Bu konuşmanın en önemli kısmı bütün haberlerde tekrar edildi.
- This soundbite was repeated all over the news.
Şimdi her şeye baştan başlamalıyım.
- Now I have to start all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Tom hiç bir yere yürümez.
- Tom doesn't ever walk anywhere.
Başka hiç bir yere gidemem.
- I can't go anywhere else.
Şemsiyemi hiçbir yerde bulamıyorum.
- I can't find my umbrella anywhere.
Tom Mary'yi hiçbir yerde görmedi.
- Tom didn't see Mary anywhere.
What happened? There's water all over the apartment.
- Was ist passiert? Überall in der Wohnung ist Wasser.
He was covered all over with white paint.
- Er war überall mit weißer Farbe bekleckert.