Tom owes Mary an apology.
- Tom Mary'ye bir özür borçludur.
His speech was an effective apology for the Government's policies.
- Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
Believe me, that excuse ain't gonna fly.
- İnan bana, o özür işe yaramayacak.
Excuse me for opening your letter by mistake.
- Mektubunu yanlışlıkla açtığım için özür dilerim.
Tom tried to make amends by apologizing publicly on his website.
- Tom kendi web sitesinde alenen özür dileyerek telafi etmeye çalıştı.
Tom tried to make amends by giving back all the money he had stolen.
- Tom çaldığı tüm parayı geri vererek özür dilemeye çalıştı.
Volunteers collected donations for the benefit of the handicapped.
- Gönüllüler özürlülerin yararına bağış topladı.
She devoted her life to helping the handicapped.
- O, özürlülere yardım etmek için hayatını adadı.
I don't like the apologetic undertone of this article.
- Ben bu makalenin özür dileyen tonundan hoşlanmıyorum.
Tom smiled apologetically.
- Tom özür dilercesine gülümsedi.
Tom smiled apologetically.
- Tom özür dilercesine gülümsedi.
Tom smiled apologetically and left the room.
- Tom özür diler gibi gülümsedi ve odayı terk etti.
Pardon me for asking.
- Sorduğum için özür dilerim.
I must beg your pardon.
- Ben sizden özür dilemeliyim.
Please accept my sincere apologies.
- Lütfen benim samimi özürlerimi kabul edin.
Please accept our apologies.
- Lütfen özürümüzü kabul edin.
Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
- Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
I don't have to apologize for what I said.
- Söylediğim için özür dilemek zorunda değilim.
I'd like to apologise to Volgograd's police.
- Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum.
I'd like to apologise on behalf of my son.
- Oğlum adına özür dilemek istiyorum.
I don't like the apologetic undertone of this article.
- Ben bu makalenin özür dileyen tonundan hoşlanmıyorum.
Tom looks apologetic.
- Tom özür dileyen görünüyor.
There's no need for an apology.
- Özür dilemeye gerek yok.
I must make an apology to her.
- Ben ona özür dilemeliyim.
Excuse me, I think you're sitting in my seat.
- Özür dilerim! Zannedersem benim yerimde oturuyorsunuz.
Excuse me for being late.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
Sorry to trouble you, but my car is broken, can you help me?
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama arabam bozuldu, yardım edebilir misin?
I'm sorry I was so rude.
- Öyle kaba olduğum için özür dilerim.
Tom smiled apologetically and left the room.
- Tom özür diler gibi gülümsedi ve odayı terk etti.
I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
- Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
I apologize that I'm not able to give a better reference to this work.
- Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
Pardon me for interrupting you.
- Sözünü kestiğim için özür dilerim.
Pardon me for asking.
- Sorduğum için özür dilerim.
I don't like the apologetic undertone of this article.
- Ben bu makalenin özür dileyen tonundan hoşlanmıyorum.
Tom looks apologetic.
- Tom özür dileyen görünüyor.
Excuse me for interrupting, I've got something to tell you.
- Kestiğim için özür dilerim, size anlatmam gereken bir şey var.
Excuse me for being late.
- Geç kaldığım için özür dilerim.