He is not such a fool as to believe that story.
- Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir.
It was such a hot day that we went swimming.
- Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
I know him well. Oh, do you?
- Onu iyi tanırım. Ah, öyle mi?
Is that so? Let's go there next then.
- Öyle mi? O zaman bir sonraki sefer oraya gidelim.
Did you just really say that?
- Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin?
Do you really think so?
- Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?
Rain or shine, I will go.
- Öyle ya da böyle gideceğim.
Rain or shine, the postman delivers the mail.
- Öyle ya da böyle, postacı postayı dağıtır.