But the councell then present emulating my successe, would not thinke it fit to spare me fortie men to be hazzarded in those unknowne regions .
It was his narrative that bored me to death.
- Beni çok sıkan onun öyküsüydü.
She's good at creating the narrative of a crime.
- O bir suçun öyküsünü yaratmada iyidir.
There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta enteresan bir öykü vardı.
Tom is a good story teller.
- Tom, iyi bir öykü anlatıcısı.
She is a short story writer.
- O bir kısa öykü yazarı.
Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto.
- Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.