She gave a narrative of her strange experience.
- O, tuhaf deneyiminin öyküsünü anlattı.
It was his narrative that bored me to death.
- Beni çok sıkan onun öyküsüydü.
Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto.
- Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.
Tom wrote a short story about a young girl and her dog.
- Tom genç bir kız ve onun köpeği hakkında kısa bir öykü yazdı.
There was an interesting story in the letter to the boy.
- Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
Daddy, can you read me a story before I go to sleep?
- Baba, ben uyumadan bana bir öykü okur musun?
She published two collections of short stories.
- Kısa öykülerden oluşan iki tane koleksiyon yayınladı.
I read a book of adventure stories.
- Bir macera öyküleri kitabı okudum.