ötesindeki

listen to the pronunciation of ötesindeki
Турецкий язык - Английский Язык
beyond

When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill. - Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.

Through mathematical calculations, Le Verrier predicted the presence of another planet beyond Uranus. The gravitational pull of this planet would explain the unusual motion of Uranus. - Matematiksel hesaplamalar yoluyla Le Verrier Uranüsün ötesindeki başka gezegenin varlığını tahmin etti. Bu gezegenin yer çekimi Uranüsün sıradışı hareketini açıkladı.

The unknown
The hereafter
{p} over, out of reach, before, further
beyond the pale: see pale beyond someone's means: see means beyond your wildest dreams: see dream beyond a joke: see joke. the beyond whatever comes after this life
Past, out of the reach or sphere of; further than; greater than; as, the patient was beyond medical aid; beyond one's strength
{i} world to come, afterlife, world of the dead
You use beyond to introduce an exception to what you are saying. I knew nothing beyond a few random facts
In addition; more
Further away; at a distance; yonder
If something is beyond a place or barrier, it is on the other side of it. They heard footsteps in the main room, beyond a door Beyond is also an adverb. The house had a fabulous view out to the Strait of Georgia and the Rockies beyond
If something happens beyond a particular time or date, it continues after that time or date has passed. Few jockeys continue race-riding beyond the age of 40 = past Beyond is also an adverb. The financing of home ownership will continue through the 1990s and beyond
Further away than
farther along in space or time or degree; "through the valley and beyond"; "to the eighth grade but not beyond"; "will be influential in the 1990s and beyond"
in addition; "agreed to provide essentials but nothing beyond"
on the farther side from the observer; "a pond with a hayfield beyond
Farther along or away
On the further side of; in the same direction as, and further on or away than
Greater than
öte
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill. - Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.

öte
{e} above

Above and beyond this, he can read Hebrew. - Bunun ötesinde İbranice okuyabilir.

We live about three miles above this bridge. - Bu köprünün yaklaşık üç mil ötesinde yaşıyoruz.

öte
the further side, the other side; the rest, the other; farther, further, beyond
öte
meta
öte
past

The post office is just past the bank. - Postane tam bankanın ötesinde.

öte
far

The questions involved go far beyond economics. - Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.

They walked three miles farther. - Onlar üç mil öteye yürüdü.

öte
the other side

Sami was on the other side. - Sami öteki taraftaydı.

öte
over
öte
trans
öte
other, yonder, far (side)
öte
the further side of, the other side of
öte
further
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение ötesindeki в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Öte
mavera
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera: "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü."- R. E. Ünaydın
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
öte
Daha fazla, çok
öte
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan: "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı."- M. Ş. Esendal
öte
Daha uzak
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
öte
Daha fazla, çok: "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama, güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı."- H. Taner
ötesindeki
Избранное