We saw a small island beyond.
- Ötede küçük bir ada gördük.
This work is beyond my grasp.
- Bu iş benim kavramamın ötesindedir.
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
He is above doing such a thing.
- O öyle bir şey yapmanın ötesinde.
Above and beyond this, he can read Hebrew.
- Bunun ötesinde İbranice okuyabilir.
The post office is just past the bank.
- Postane tam bankanın ötesinde.
He went no farther than the gate.
- Kapıdan daha öteye gitmedi.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
Sami was on the other side.
- Sami öteki taraftaydı.