önyargı

listen to the pronunciation of önyargı
Турецкий язык - Английский Язык
prejudice

The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth. - Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.

He was prejudiced against women drivers. - Kadın sürücülere karşı önyargılıydı.

bias

I think Tom is biased. - Tom'un önyargılı olduğunu düşünüyorum.

Tom seems to be biased. - Tom önyargılı görünüyor.

prejudgment
preconception
preconceived opinion
prejudice, preconception, bias peşin hüküm
prejudgement [Brit.]
forejudgment
jaundice
forejudgement
prepossession
{i} prejudgement
partipris
önyargılar
preconceptions
önyargılar
prejudices

We should not be influenced in our decisions by our prejudices. - Kararlarımızda önyargılarımızdan etkilenmemeliyiz.

Your prejudices are showing. - Önyargılarınız gösteriyor.

etnik önyargı
ethnic prejudice
sosyoekonomik önyargı
(Pisikoloji, Ruhbilim) socioeconomic bias
yerel önyargı
(Politika, Siyaset) local prejudice
Турецкий язык - Турецкий язык
peşin hüküm, peşin yargı
önyargı
Избранное