You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
The importance of music is underrated.
- Müziğin önemi küçümsenmiştir.
It doesn't have any significance.
- Bunun herhangi bir önemi yok.
Your blade... Do you know its significance?
- Senin kılıcın. Onun önemini biliyor musun?
No matter what I tried, Ken wouldn't do what I told him to do.
- Ne kadar çabalarsam çabalayayım önemi yok, Ken ona yapmasını söylediğim şeyi yapmadı.
No matter what you do, you have to do your best.
- Ne yaparsan yap önemi yok, elinden geleni yapmak zorundasın.
It doesn't matter whether she admits her guilt or not.
- Suçunu kabul edip etmemesinin hiçbir önemi yok.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
I think the consequences are fairly significant.
- Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
He put great emphasis on spoken English.
- Konuşulan İngilizceye büyük önem verdi.
He put great emphasis on this point.
- Bu konuya çok önem verdi.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Moral values are important in society.
- Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
Travelling causes a significant amount of pollution.
- Seyahat etmek önemli miktarda kirliliğe neden olur.
It's a substantial amount of money.
- O önemli miktarda bir para.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
That's the least of our problems at the moment.
- Bu, şu an için sorunlarımız arasında en önemsiz olanı.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
Tom is under considerable stress.
- Tom önemli stress altında.
It is important to stress that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
They confirmed the importance of strengthening global precautions in order to prevent devastating losses.
- Onlar yıkıcı kayıpları önlemek için küresel önlemlerin güçlendirilmesinin önemini doğruladılar.
In judo, technique is more important than strength.
- Judoda teknik, güçten daha önemlidir.
Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.
Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
- Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.