This building looks large from the front, but not from the side.
- Bu bina önden büyük görünüyor ama yandan değil.
We were in the third row from the front.
- Biz önden üçüncü sıradaydık.
Let's go ahead and eat.
- Önden buyuralım ve yiyelim.
Tom must've gone ahead.
- Tom önden gitmiş olmalı.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
I don't understand the words on the face of the coin.
- Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
The car is parked in front of the building.
- Araba, binanın önüne park edildi.
There is a post office in front of my house.
- Evimin önünde bir postane var.
She stepped forward to shake his hand.
- Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
Nobody can foresee what'll happen.
- Kimse ne olacağını öngöremez.
Water, forests, and minerals are important natural resources.
- Su, ormanlar ve mineraller önemli doğal kaynaklardır.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
Tom was sitting in the front of the bus.
- Tom otobüsün önünde oturuyordu.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Its presence is important for me.
- Onun varlığı benim için önemli.
At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
You should keep your windshield clean.
- Ön camı temiz tutmalısın.
I saw Tom through the windshield.
- Arabanın ön camından Tom'u gördüm.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.