People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
I'm pretty sure Tom's biased.
- Tom'un ön yargılı olduğundan oldukça eminim.
Our prejudices bias our views.
nature has pointed out a mixed kind of life as most suitable to the human race, and secretly admonished them to allow none of these biasses to draw too much.
People here are very prejudiced.
- Burada insanlar çok önyargılı.
The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
- Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
She has a strong bias against abstract painting.
- Onun soyut resme karşı güçlü bir önyargısı var.
Tom seems to be biased.
- Tom önyargılı görünüyor.