You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.
- Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
This is the opportunity of a lifetime.
- Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.
Tom was imprisoned for life at a state penitentiary.
- Tom'a bir devlet cezaevinde ömür boyu hapis cezası verildi.
Pigeons stay with the same partner for life.
- Güvercinler ömür boyu aynı eşle kalırlar.
Tom was given a life sentence for killing a security guard.
- Tom'a bir güvenlik görevlisini öldürdüğü için ömür boyu hapis cezası verildi.
Tom is currently serving two life sentences for a series of murders.
- Tom bir dizi cinayetten dolayı iki ömür boyu hapis cezası çekiyor.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.
- Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
And so they didn't marry and they lived happily until the end of their lives.
- Böylece, evlenmediler ve mutlu mesut ömürlerinin sonuna kadar yaşadılar.
Do introverts have shorter lives than extroverts?
- İçe dönük kimselerin dışa dönük kimselerden daha kısa ömürleri mi var?
Working in the Kremlin has been my lifelong dream.
- Kremlin'de çalışmak benim ömür boyu süren düşüm olmuştur.
Tom and Mary became lifelong friends.
- Tom ve Mary ömür boyu arkadaş oldu.