She communicates well with her teachers.
- O, öğretmenleri ile iyi iletişim kurar.
Some teachers have a great effect on their students.
- Bazı öğretmenler, öğrencilerinin üzerinde büyük bir etkiye sahiptirler.
Are you a teacher or a student here?
- Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
I cannot understand the Arabic Level 5 instructor. He speaks too fast!
- Arapça Seviye 5 öğretmenini anlayamıyorum. O çok hızlı konuşuyor!
I've been a ski instructor for three years.
- Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.
The dog knew its master.
- Köpek öğretmenini tanıyordu.
Newton became Warden of the Royal Mint in 1696. He became Master of the Royal Mint in 1699.
- 1696'da Newton darphane müdürü oldu. 1699'da darphane öğretmeni oldu.
My mom was a schoolteacher.
- Annem bir öğretmendi.
You are a schoolteacher, aren't you?
- Sen bir öğretmensin, değil mi?
I don't like the substitute teacher.
- Ben vekil öğretmeni sevmiyorum.
It's very unlikely that the teacher will believe Tom's excuse for not having his homework done on time.
- Öğretmenin ev ödevini zamanında yapmadığı için Tom'un özrünü kabul etmesi çok zayıf bir olasılıktır.
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
This dictionary is a good learning tool for both students and professors.
- Bu sözlük hem öğrenciler hem de öğretmenler için iyi bir öğrenme aracıdır.
Hocasının adı neymiş?
- Öğretmeninin ismi ne?