He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
Yumi will become a teacher.
- Yumi öğretmen olacak.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
This book is both interesting and instructive.
- Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.
Not all of the books are instructive.
- Kitapların hepsi öğretici değil.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
Tom always stays at school as late as the teachers allow him to.
- Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.