çocuksan

listen to the pronunciation of çocuksan
Турецкий язык - Английский Язык
(Sosyoloji, Toplumbilim) teknonym
a name for an adult derived from that of a child, especially that of the eldest child
çocuk
kid

Do you have any kids? - Hiç çocukların var mı?

Please pass it to the other kids. - Lütfen onu diğer çocuklara uzat.

çocuk
child

It is dangerous for children to play in the street. - Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.

It seems that the children will have to sleep on the floor. - Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.

çocuk
{i} baby

Tom wants Mary to babysit his children. - Tom, Mary'nin çocuklarına bakıcılık yapmasını istiyor.

Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice. - Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.

çocuk
children

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

According to the CRC, all people under 18 are considered to be children. - ÇHS'ye göre, 18 yaşından küçük tüm insanlar çocuk olarak kabul edilir.

çocuk
(ısk.) bairn
çocuk
fairy

They are fairy tales for children. - Onlar çocuklar için masallardır.

The children love listening to fairy tales. - Çocuklar masal dinlemeyi sever.

çocuk
juvenile

The increase in juvenile delinquency is a serious problem. - Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.

Isn't that a little juvenile? - O küçük bir çocuk değil mi?

çocuk
kid's

This park is a little kid's paradise. - Bu park küçük çocukların cennetidir.

çocuk
bairn
çocuk
dandiprat
çocuk
enfant
çocuk
bantling
çocuk
mite
çocuk
bambino
çocuk
chick

Chicken pox is a common sickness in children. - Su çiçeği çocuklarda yaygın bir hastalıktır.

I had chicken pox when I was a kid. - Ben bir çocukken su çiçeği geçirdim.

çocuk
(deyim) the small fry
çocuk
(Latin) infantia
çocuk
stripling
çocuk
encumbrance
çocuk
youngster
Çocuk
childrens
Çocuk
paediatric
çocuk
kinder

When she was in kindergarten, all the boys used to call her princess. - O, anaokulundayken, bütün erkek çocukları ona prenses derdi.

Kindergarten children act better than Tom and his friends do. - Anaokulu çocukları Tom ve arkadaşlarının yaptığından daha iyi hareket eder.

çocuk
children's
Çocuk
(Tıp) offspring
çocuk
junior

Tom and Mary had a child and called him Tom Junior. - Tom ve Mary'nin bir çocukları vardı ve ona Tom Junior adını verdiler.

çocuk
son

Tom told his son the story about a monster that ate children. - Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.

His wife bore him two daughters and a son. - Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu

çocuk
childish. Ç
çocuk
(erkek) nipper
çocuk
child, infant
çocuk
infant

They attributed the low death rate of infants to the progress of medicine. - Onlar çocuklarla ilgili düşük ölüm oranını tıbbın ilerlemesine bağladı.

The archaeologists discovered over a hundred graves, a few of which belonged to infants. - Arkeologlar yüzün üzerinde mezar keşfetti, onlardan birkaçı küçük çocuklara aitti.

çocuk
child, chit, youngster, kid; infant; kid, boy, childish person; childish, infantile
çocuk
moppet
çocuk
seed

The children collect seeds of various shapes and colours. - Çocuklar çeşitli şekil ve renklerde tohum toplarlar.

çocuk
brat

You shouldn't allow your son to act like a selfish brat. - Oğlunun bencil bir çocuk gibi davranmasına izin vermemelisin.

Tom hates parents who don't control their bratty children. - Tom arsız çocuklarını kontrol edemeyen ebeveynlerden nefret ediyor.

çocuk
infantile

There have been several cases of infantile paralysis. - Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.

çocuk
chit
çocuk
progeny
çocuk
spoil

Children should not be spoiled. - Çocuklar şımartılmamalı.

I want you to stop spoiling the kids. - Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.

çocuk
kiddie
çocuk
creche
çocuk
infantine
çocuk
encumber
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение çocuksan в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Çocuk
küçük
çocuk
(Lehçe, Diyalekt) velet
Çocuk
uşak
Çocuk
(Hukuk) TIFL
Çocuk
zürriyet
Çocuk
enik
çocuk
Belli bir işte yeteri kadar tecrübesi ve yeteneği olmayan kimse
çocuk
Küçük yaştaki oğlan veya kız: "Çocuğun bir sütninesi vardı."- R. H. Karay
çocuk
Genç erkek
çocuk
İnsan
çocuk
Küçük yaştaki oğlan veya kız
çocuk
Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse
çocuk
Soy bakımından oğul veya kız, evlat: "Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış."- B. R. Eyuboğlu
çocuk
Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi
çocuk
Bebeklik çağı ile erginlik çağı arasındaki gelişme döneminde bulunan insan
çocuk
Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse
çocuk
Bebeklik çağı ile erginlik çağı arasındaki gelişme döneminde bulunan insan: "Çocuk köşeyi dönerken ana arkasından su içmeye gitti."- B. R. Eyuboğlu
çocuk
Soy bakımından oğul veya kız, evlât