The only difference between me and a madman is that I'm not mad.
- Bir çılgınla benim aramdaki tek fark benim bir çılgın olmamamdır.
It looks like Tom is mad.
- Tom çılgın gibi görünüyor.
It has been said that a man at ten is an animal, at twenty a lunatic, at thirty a failure, at forty a fraud, and at fifty a criminal.
- On yaşındaki bir erkeğin bir hayvan yirmi yaşındakinin bir çılgın, otuzundakinin bir başarısızlık, kırkdakinin bir dolandırıcı ve ellisindekinin bir suçlu olduğu söylenmektedir.
I'm pretty sure Tom won't do anything crazy.
- Tom'un çılgınca bir şey yapmayacağından oldukça eminim.
It may seem like a crazy idea, but I think we should go visit Tom and Mary right now.
- Bu çılgınca bir fikir gibi görünebilir fakat sanırım hemen şu anda Tom'u ve Mary'i ziyaret etmeye gitmeliyiz.
His heart was beating wildly.
- Kalbi çılgınca çarpıyordu.
Don't run about wildly in the room.
- Odada çılgın gibi koşuşturma.
That old man must be insane.
- Şu yaşlı adam çılgın olmalı.
He became increasingly demented!
- O gittikçe çılgın oldu!
It is bonkers to go out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmak çılgınlık.
Tom began to cry hysterically.
- Tom çılgınca bağırmaya başladı.
Your mom speaks six languages — that's nuts.
- Senin annen altı dil konuşuyor - Bu çılgınlık.
I suppose you think I'm nuts.
- Sanırım çılgın olduğumu düşünüyorsun.
Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
- Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.
Tom struggled frantically.
- Tom çılgınca mücadele etti.
He's a raving egomaniac.
- O çılgın bir benmerkezcidir.
He's a raving egomaniac.
- O çılgın bir egomanyaktır.
The children went berserk.
- Çocuklar çılgına döndüler.
For a delirious word there is no answer.
- Bir çılgın söz için cevap yoktur.
Your mom speaks six languages — that's nuts.
- Senin annen altı dil konuşuyor - Bu çılgınlık.
I suppose you think I'm nuts.
- Sanırım çılgın olduğumu düşünüyorsun.