Tom was madly in love with Mary.
- Tom Mary'ye çılgıncasına âşıktı.
Fadil and Layla fell madly in love.
- Fadıl ve Leyla çılgınca aşık oldular.
Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
- Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.
Tom struggled frantically.
- Tom çılgınca mücadele etti.
His heart was beating wildly.
- Kalbi çılgınca çarpıyordu.
The consumer price index has been fluctuating wildly.
- Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor.
Tom is texting frantically on his phone.
- Tom telefonunda çılgınca mesaj atıyor.
Sami was frantically waving a flashlight.
- Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
I'm pretty sure Tom won't do anything crazy.
- Tom'un çılgınca bir şey yapmayacağından oldukça eminim.
It may seem like a crazy idea, but I think we should go visit Tom and Mary right now.
- Bu çılgınca bir fikir gibi görünebilir fakat sanırım hemen şu anda Tom'u ve Mary'i ziyaret etmeye gitmeliyiz.
His heart was beating wildly.
- Kalbi çılgınca çarpıyordu.
The consumer price index has been fluctuating wildly.
- Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor.