çözücüler

listen to the pronunciation of çözücüler
Турецкий язык - Английский Язык
solvents

These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used. - Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.

solvers
çözücü
solvent

My responsibility is to keep the company solvent. - Benim sorumluluğum şirket çözücüsünü korumak.

These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used. - Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.

çöz
untie

I can't untie this knot. - Bu düğümü çözemiyorum.

Your shoes are untied. - Ayakkabıların çözülmüş.

çözücü
payoff
çözücü
diluent
çözücü
dissolver
çöz
unbend
çöz
unwrap
çöz
untangle
çöz
unfasten
çöz
resolve

I hope that you are able to resolve the situation soon. - Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.

It is impossible to resolve the conflict. - Bu çatışmayı çözmek imkansız.

çöz
unreel
çöz
puzzle out
çöz
uncoil
çöz
decrypt

I don't have a decryption program. - Bir şifre çözme programım yok.

çöz
{f} unbending
çöz
disentangle
çöz
{f} untied

Your shoes are untied. - Ayakkabıların çözülmüş.

Tom held the knife between his teeth as he untied the knot. - Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.

çöz
work out

I'm going to work out the problem by myself. - Problemi kendi başıma çözeceğim.

I'll give you five minutes to work out this problem. - Bu sorunu çözmen için sana beş dakika vereceğim.

çöz
desolder
çöz
{f} solved

He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours. - Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.

You could have solved this puzzle with a little more patience. - Biraz daha sabırla bu bulmacayı çözebilirdin.

çöz
{f} solving

Try solving the problem. - Problemi çözmeye çalış.

He succeeded in solving the problem. - O, sorunu çözmeyi başardı.

çöz
solve

These problems will be solved in the near future. - Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.

Allen was given a problem that was impossible to solve. - Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.

çöz
undid
çöz
unravel

Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive. - Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.

As the story advances, the mystery unravels. - Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.

çöz
{f} unfastened
çöz
{f} unwrapped
çöz
{f} unbent
çöz
demodulate
çözücü
dissolvent
Çözücü
(Kimya) eluent
çöz
dissolve

Sugar dissolves in hot water. - Şeker sıcak suda çözülür.

Sugar dissolves in warm coffee. - Şeker sıcak kahvede çözünür.

çöz
unpack
çözücü
demodulator
susuz çözücüler
(Kimya) nonaqueous solvent
susuz çözücüler
nonaqueous solvents
çöz
puzzleout
çöz
decipher

Investigators are trying to decipher what happened. - Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.

çöz
unsnarl
çöz
unloose
çöz
decode

It's not going to be easy to decode. - Şifreyi çözmek kolay olmayacak.

çöz
unbind
çöz
unlay
çöz
disentangled
çöz
unmortise
çöz
unbound
çöz
unhitch
çöz
unriddle
çöz
unswathe
çözücü
chem. (a) solvent
çözücü
chem. solvent, (something) which acts as a solvent
çözücü
(something) which can solve (a problem)
çözücü
resolvent
çözücü
resolvent, solvent; solvent
çözücü
resolver
çözücü
defroster
çözücü
solver

Engineers are problems solvers. - Mühendisler problem çözücüdürler.

I want to be a problem solver. - Bir sorun çözücü olmak istiyorum.

Турецкий язык - Турецкий язык
çözücüler
Избранное