Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
- The angry mob attacked the building.
Siz beyler niçin öyle öfkelisiniz?
- Why are you guys so angry?
O, kendisine kızmıştı.
- He was angry with himself.
Yumiko biraz kızmıştı.
- Yumiko was a little angry.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Sebep olmadan asla kızgın olmam.
- I'm never angry without reason.
Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.
- Tom was looking forward to watching the football match he had recorded at home, and he was angry when he overheard someone mention the final score.
Nadiren kızgın ya da sinirli olur.
- He seldom gets angry or irritated.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Çığlık beni uykumdan uyandırdı.
- The cry roused me from my sleep.
Bir zil sesi tarafından uyandırıldım.
- I was roused by the sound of a bell.
Slogan, insanları canlandırmak için tasarlandı.
- The slogan was designed to rouse the people.