Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
- The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
Vandalizm yükselişte.
- Vandalism is on the rise.
Bu politika, fiyatlarda büyük bir yükselişe neden oldu.
- This policy resulted in a great rise in prices.
Ben her sabah her zaman altıda kalkarım.
- I always rise at six every morning.
Güneş her zaman doğudan doğar.
- The sun always rises in the east.
Geçen yıl fiyatlarda keskin bir artış vardı.
- There was a sharp rise in prices last year.
Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
- There was a modest rise in prices last year.
Davalı lütfen ayağa kalkın.
- The defendant will please rise.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
- Does depreciation of the yen give rise to inflation?
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Fiyatlar yükselmeye devam etti.
- Prices continued to rise.
Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
- This political problem gave rise to hot discussions.
O, ciddi bir soruna neden olabilir.
- It may give rise to serious trouble.
Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- Prices will continue to rise.
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Gül yetiştirmekte iyiyim.
- I am good at raising roses.
Güller çiçek açmışlar.
- The roses are in bloom.
Sürekli yükselen fiyatların bir sonucu olarak sosyal huzursuzluk çıkabilir.
- Social unrest may come about as a result of the endless rising of prices.
Yükselen bir gelgit tüm tekneleri kaldırır.
- A rising tide lifts all boats.
Doğan güneş ne kadar güzel!
- How beautiful the rising sun is!
Doğu doğan güneşle aydınlandı.
- The east was brightened by the rising sun.
Rise and Shine sleepy head.
Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- All sorts of rumors rose about her past.
Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.
- The index rose 4% from the preceding month.
Hayata pembe gözlüklerle bakıyor.
- She looks at the world through rose-colored glasses.
Pembe güller güzeldir.
- Pink roses are beautiful.
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Dünya nüfusu yükselmeye devam ederse herkesi nasıl besleyeceğiz?
- How will we feed everyone if the world's population keeps rising?
Maliyetler yükselmeye devam etti.
- The costs kept rising.
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
Kalp hastalıklarından muzdarip insanların sayısı yükselişte.
- The number of people suffering from heart disease is on the rise.
Vandalizm yükselişte.
- Vandalism is on the rise.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
Bir şişe roze, lütfen.
- A bottle of rosé, please.
Bu yüksek katlı binanın beş asansörü var.
- This high-rise building has five lifts.
Nehrin su seviyesi yükseldi.
- The level of water in the river has risen.
Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.
- The exchange rate for the yen against the dollar has risen.
Güneş şimdi yükseliyor.
- The sun is rising now.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
Yaz mevsiminde sıcaklık yükselir.
- In summer the temperature rises.
The governor just gave me a rise of 2-pounds-6.
And still the hours passed, and at last I knew by the glimmer of light in the tomb above that the sun had risen again, and a maddening thirst had hold of me. And then I thought of all the barrels piled up in the vault and of the liquor that they held; and stuck not because 'twas spirit, for I would scarce have paused to sate that thirst even with molten lead.
I went along up the bank with one eye out for pap and t'other one out for what the rise might fetch along.
The rise of his pants was so low that his tailbone was exposed.
We watched the balloon rise.
He is risen!.
To his comic fury and shame, the traveller's 'master part' fails to rise to the occasion, and the girl's innocence is preserved.
Lord willing and the creek don't rise, we'll have that new barn finished in time for the harvest.
Ahmadinejad is no simpleton. . . . His Holocaust denial is a flagrant ploy—the easiest way to get a rise out of the Jewish community.
rose pink colour:.
... bezeljak told several caravans rise throughout and it's only along the silk ...
... to really rise to the top. ...