Brezilya çok zengindir; onun zenginliği çok büyüktür; kahve onun en büyük zenginliklerinden biridir.
- Brazil is very rich; its richness is immense; coffee is one of its greatest riches.
O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.
- She married a rich old man.
Van Horn ailesi zengindi.
- The Van Horn family was rich.
Bir nehir havzasının genellikle verimli tarım arazileri vardır.
- The basin of a river usually has rich farmland.
Ailem varlıklı değildir.
- My family is not rich.
Zengin insanlar pahalı saatleriyle hava atarlar.
- Rich people show off with their expensive watches.
Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Ailem varlıklı değildir.
- My family is not rich.
Bütün varlığını kaybetti.
- He lost all his riches.
Çok zengin olduğunu duyuyorum.
- I hear you're very rich.
Ben fakirim, oysa erkek kardeşlerim çok zengin.
- I am poor, whereas my brothers are very rich.
Şu bayan zengin görünüyor.
- That lady appears to be rich.
Bayan Richards'la şehirler arası ihbarlı konuşma yapmak istiyorum.
- I'd like to make a person-to-person call to Mrs. Richards.
Bill Gates parasının hepsini bağışladıysa nasıl dünyanın en zengin adamı olabilir?
- How can Bill Gates be the the world's richest man if he gave away all of his money?
O para içinde yüzüyor.
- He is rolling in riches.
Fransızca dili eş anlamlı sözcüklerce zengindir.
- The French language is rich in synonyms.
Bütün servetini kaybetti.
- He lost all his riches.
Servetine rağmen, memnun değil.
- Despite his riches, he's not contented.
But what did matter was that the new web platform provided a rich experience.
It is not immoral to be wealthy.
- It is not immoral to be rich.
I'm not interested in being wealthy.
- I'm not interested in being rich.
... And the stories add a lot of emotional richness, ...