Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
- The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
Vandalizm yükselişte.
- Vandalism is on the rise.
Florida'da memurların iklim değişikliği ya da deniz seviyesi yükselişi kelimelerini kullanmalarına izin verilmiyor.
- Officials are not allowed to use the words climate change or sea-level rise in Florida.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Ben her sabah her zaman altıda kalkarım.
- I always rise at six every morning.
Sıcaklıklarda bir artış beklenmektedir.
- A rise in temperatures is expected.
Geçen yıl fiyatlarda keskin bir artış vardı.
- There was a sharp rise in prices last year.
Güller çiçek açmışlar.
- The roses are in bloom.
Gül yetiştirmekte iyiyim.
- I am good at raising roses.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
Yükselen güneş gökyüzünü parlak bir renk karışımıyla süsledi.
- The rising sun bathed the sky in a brilliant blend of colours.
Yarın erken kalkarsan, doğan güneşi görebilirsin.
- If you get up early tomorrow, you can see the rising sun.
Doğu doğan güneşle aydınlandı.
- The east was brightened by the rising sun.
Davalı lütfen ayağa kalkın.
- The defendant will please rise.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
- Does depreciation of the yen give rise to inflation?
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Fiyatlar yükselmeye devam etti.
- Prices continued to rise.
O, ciddi bir soruna neden olabilir.
- It may give rise to serious trouble.
Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
- Why did you turn down his request for a pay rise?
Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- Prices will continue to rise.
Yaşamanın maliyeti yükseldi.
- The cost of living has risen.
Erken yatmak, erken kalkmak bir insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar.
- Early to bed, early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
Boşanma oranının artması bekleniyor.
- The divorce rate is expected to rise.
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Rise and Shine sleepy head.
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.
- The index rose 4% from the preceding month.
Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.
- The tower rose up against the blue sky.
Pembe ve gül benzer renklerdir.
- Pink and rose are similar colors.
Hayata pembe gözlüklerle bakıyor.
- She looks at the world through rose-colored glasses.
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.
- Whoever you vote for, prices will go on rising.
Dünya nüfusu yükselmeye devam ederse herkesi nasıl besleyeceğiz?
- How will we feed everyone if the world's population keeps rising?
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
Vandalizm yükselişte.
- Vandalism is on the rise.
ABD ve Rusya arasındaki gerginlikler yükselişte.
- Tensions between the USA and Russia are on the rise.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
- This is an exceptional rosé wine.
Bu yüksek katlı binanın beş asansörü var.
- This high-rise building has five lifts.
Yaşamanın maliyeti yükseldi.
- The cost of living has risen.
Nehrin su seviyesi yükseldi.
- The level of water in the river has risen.
Güneş şimdi yükseliyor.
- The sun is rising now.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
The governor just gave me a rise of 2-pounds-6.
And still the hours passed, and at last I knew by the glimmer of light in the tomb above that the sun had risen again, and a maddening thirst had hold of me. And then I thought of all the barrels piled up in the vault and of the liquor that they held; and stuck not because 'twas spirit, for I would scarce have paused to sate that thirst even with molten lead.
I went along up the bank with one eye out for pap and t'other one out for what the rise might fetch along.
The rise of his pants was so low that his tailbone was exposed.
We watched the balloon rise.
He is risen!.
To his comic fury and shame, the traveller's 'master part' fails to rise to the occasion, and the girl's innocence is preserved.
Lord willing and the creek don't rise, we'll have that new barn finished in time for the harvest.
Ahmadinejad is no simpleton. . . . His Holocaust denial is a flagrant ploy—the easiest way to get a rise out of the Jewish community.
rose pink colour:.
... This is exactly the time where we see the rise of the West. ...
... One interesting phenomenon we see with the rise of these empires ...